Kara Tahta ve Tebeşir
Masallar bizi uyutmak için olsa da ninniler bizi büyütmek içindi. Adım adım büyüyorduk işte, zamanın hormonlu bahçesinde, o kadar hızlı büyüyorduk ki geçmiş kalıyordu evvel zaman içinde. Büyüyorduk ilkokul sıralarında; bazen kara tahta kadar umutsuz, bazen tebeşir tozu kadar inatçı siniyorduk geleceğe. En çiçeksiz mevsimlerde bile gül bitiyormuş derler hocanın vurduğu yerde. Uçsuz bucaksız büyüyorduk toplumun ölçüsüz, uyaksız mahkemelerinde. Zaman öyle bir anneydi ki; hepimizi aynı anda büyütebiliyordu. Ve hayatın iri memeleriyle emziriyordu. Bir yandan da o kadar acımasızdı zaman, herkesi birbirinden ayrı öldürüyordu. Büyüyorduk ama bize vaat edilen bir gelecek yoktu. Yaratmamız, kazanmamız gereken bir gelecek vardı. Hayatımız Ahmet"in parasının bilmem kaç bölü dördüyle ne yapacağına orantılıydı. Bazen de pi sayısının piçliğini görmezlikten gelmekti. Hehangi bir hayvanın sindirim sistemi de çok önemliydi adam olmak için. Ve bilmen gerekirdi kaç vanası açıkken çözülür havuz problemi. Bunların yerine belki biraz gönül işletmeciliği gerekirdi, biraz karakter matematiği ve bir tutam vicdan muhasebesi. Yinede güzeldi okulda vakit geçirmek. Biraz hayalperest yaklaşman konuları daha iyi kavramana yetiyordu. Tarih derslerinde her savaşta sende bir üniforma giyebilirdin mesela. Halice yürütülen gemilerin sende bir ucundan tutardın. Başka bir örnek; ""fizik dersi"" iki zıt enerjinin birbirini çektiğinden bahsediliyordu. Kıyaslama yapalım hemen kendimizle. Sevgilimize bakalım, en iyi dostumuza; çok farklıdır hepsi bizden. O kadar çok farkımız vardır ki en sevdiklerimizden. Ama aynı yüklere sahip olanlar itiyordu birbirini. Bize kendimizden bir tane yetiyordu çünkü. Fiziğin bu elektronlu konusu anlatıyordu toplumsal ilişkimizi. İnsanlarında açılımı bulunuyordu kimyanın periyodik tablosunda. Hayvanlık yapma diyene cevabın olsun diye söylüyorum; biyoloji dersinde zooloji dalında inceleniyor yapısal formlarımız, ondandır hayvanlığım diyerek hayvanlığına evcil bir boyut kazandırabilirsin en azından. Geometrik bağlama ise tepe noktaları aynı olan iki üçgendir toplum uyumu. Alanları tabanlarına eşit olduğundan gelenek ve göreneklerimizin. İngilizcede de past perfect tense" di saman alevi ayılıklar, yani Türkçe meali ile mişli geçmiş zamanlar. Dünyada kalanların yüzü fiziki, ölenlerin yüzü siyasi haritadır hep inancın coğrafyasında. İlk yardım derslerinde mahrum kalırdı dudakların suni yardım istediğin ilkokul aşkından. Edebi bir yatış şekli sanırdım edebiyat dersini. Ve bazı hocalarımızın edepsiz diyerek bağırmasıydı edebi. Ayrıca lafın gelişi spor derslerinde eğitirdik bedeni. Beşeri münasebetler dersinde olurduk medeni. Müzik ruhun, resim gidemediğin yerleri çizebilmenin gıdasıydı. Ve aşkların geneli matematik kadar karmaşıktı. Sonuca ulaşmak için sevda da bilmem kaç küsür formül ezberlemen gerekiyordu. Ali ata bakıyordu biz geleceğimize, ipek ipi tutuyordu biz yaşayabilmenin bir köşesini, Ömer"in mısır sevdiğinden, Emel"in bal sevdiğinden fazla seviyorduk yaşamayı. Fiş defterimdeki bütün kelimeler yalandı. Cemil bayrak asıyordu, biz benliğimi asıyorduk dar ağacına. Oya okula koşuyordu, ben ayaklarını mayın koparmış bir çocuğunun gölgesinde üşüyordum, koşsam nispet zanneder diye ayaklarımdan utanıyordum. en çok davranışlarımız yıldızlı pekiydi karnemizde, o da yetmezdi nedense. her durumda bu dünya beslenme çantamdı, Hayat bir tebeşir kadar beyaz olsa da her tebeşir bir kara tahtada yaşardı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.