Kaygı ve Başedebilme

KAYGI ve BAŞEDEBİLME
Kaygı, kişinin duygusal yada fiziksel baskı altındayken verdiği tepkidir. Kaygı, oluşturmuş olduğumuz düşüncelerin vücuda etkisidir. Kaygı, üzüntü, tasa, sıkıntı, endişe demektir. Charles F.Kette ring"in belirttiği gibi ; “eğer fırtına çıkınca yolcular gemiyi ter etmiş olsalardı, kimse okyanusu geçemezdi”. Yani kaygı fırtınadır.
Kaygı ve korku çoğunluk tarafından aynı durum olarak bilinmektedir. Oysa kaygı ve korku birbirinden farklı durumlardır. Korku; fiziksel varlığımızı tehdit eden bir durum sonucunda ortaya çıkar. Kaygı"da ise fiziksel varlığımıza karşı bir tehlike yoktur.  Kaygının kaynağı belirsizdir. Kaygı olumsuz düşüncelerimizin (iç iletişimimiz) sonucu olarak ortaya çıkar. Korku gelip geçicidir, kaygı ise daha uzun süre devam eder.
Genel olarak insanlar kaygıyı, gelecek konusundaki karamsarlık, başarısızlık, endişe, umutsuzluk, karışıklık duygularıyla birlikte dile getirir. Sınav kaygısı da bu şekilde başlar; “sınavı kazanamazsam mahvolurum”, “komşular ne der ?”, “hayatım kararacak” düşünceleri öğrencide hakim olmaya başlar. Öğrencinin okul hayatı monoton bir şekilde devam ederken bir den sınavlar, sözlüler, devler, deneme sınavları, kurslar gibi bir çok nedenden dolayı monoton giden okul hayatında kırılmalar meydan gelir. öğrencinin zihninde sadece bir soru vardır; ya kazanamazsam ? bu soru zamanla başka sorulara, düşüncelere, duygulara dönüşerek okul kaygısı, sınav kaygısı, hayat kaygısı v.b. gibi bir çok kaygı öğrenciyi esir almış duruma gelir. Bu kaygıların oluşturduğu aşırı olumsuz düşüncelerde başarıyı olumsuz yönde mutlaka etkileyecektir.
Kaygı durumu öğrencide bir takım fizyolojik değişiklikler meydan gelir. Kalp artışı hızlanır, kan basıncı yükselir, hazımsızlık, gerginlik, heyecan durumları yaşanır. Terleme, soluk alıp vermede artış olur. Kelimeler boğazında kalır, mideniz bulunmaya başlar, kaslarınız gerilir. El ve ayaklarınızda üşüme, avuç içlerinde terleme olur. Bel ağrısı, ishal yada kabızlık, sürekli tuvalete gitme ihtiyacı hissetme, sürekli yorgunluk, sürekli baş ağrısı, boyun kaslarında gerginlik olur.  Kaygı esnasında organizmada görülen bu olumsuz değişiklikler bizim aktivitemizi, faaliyetlerimizi, sınavımızı, ders çalışmamızı, dev yapmamızı olumsuz yönde etkiler. Ancak bu belirtiler fizyolojik bir rahatsızlığın göstergesi de olabilir. Bu nedenle önce doktora gidilerek muayene olunması uygun olacaktır.
Toplum ve kültür farkı gözetilmeden  kaygı durumun ortaya çıkmasına yo açan bazı nedenler vardır. Bunlar;
1.      Desteğin Çekilmesi: kişinin; annesi, babası, kardeşleri, ders çalıştığı masası, odası, televizyonu, arkadaşları, mahallesi, şehri onun bir parçasıyken  birden bire kendinizi başka şehirde , mahallede, odada, masada bulması, onlardan uzak olması alışılagelmiş olan “desteklerin” artık olmaması onda kaygı meydana getirebilir. İlk değişikliklerde stres olarak görünen bu durumla baş edilemediği taktirde kaygı kendisini göstermeye başlar.  Üniversite için başka bir şehre giden gençler ilk günlerde uyum sorununa bağlı olarak stres yaşar. Bu stres durumuyla baş edemediği taktirde ise kaygı durumu kendisini göstermeye başlar.
2.      olumsuz bir sonucu beklemek: Sınava hiç hazırlanmadınız, ayrıca sınav çok da kötü geçti. Bu durum kaygıya neden olabilir.
3.      İç çelişkiler: İnandığınız ve önemsediğiniz bir düşünceye karşı yapmış olduğunuz davranış arasında çelişki olması kaygıya bağlı olarak sizde gerginlik meydana getirecektir. Haftalık ders çalışma programı hazırladınız. Uygulamanız gerektiğinin doğruluğundan eminsiniz. Ancak ders çalışma sırasında arkadaşlarınızla sinemaya gidiyorsunuz bu da sizde kaygıya bağlı gerginliğe neden olur.
4.      Belirsizlikler: Öğrencilerin kaygılarının en önemli sebeplerinden birisi hiç kuşkusuz belirsizliktir. Gelecekleri belirsiz, matematik sınavının sonucu belirsiz, üniversite giriş sınavının sonucu belirsiz, onlar için atacakları her adım belirsizdir. Bu da kaygıya neden olmaktadır.
5.      İç iletişim: Öğrencilerin kendileriyle yaptıkları içsel olumsuz konuşmalar, kaygıya neden olabilmektedir. Kaygıya neden olabilecek bazı içsel konuşmaları şu şekilde belirtebiliriz;                                                                                          
?       Ya hep ya hiççilik: Bu düşüncede öğrenci her şeyin tam anlamıyla yolunda gitmesini ister. Eğer bir olumsuzluk olacaksa bunu her durumu olumsuz etkileyeceğini düşünürler. “ya bu sınavı kazanırım yada hiçbir zaman başarılı olamam. ”
?       Aşırı genelleme yapmak: Karşılaşılan bir olumsuz olay diğer tüm durumlara genellenir. “Türkçe sınavım iyi geçmedi, zaten hangisi iyi geçti ki.”
?       Zihinsel çarpıtma yapmak: Olayların var olan olumlu yanlarını görmeyerek, sadece olumsuz  yanlarını abartmak. ”Matematik sınavında 70 almışım. Hep böyle oluyor hiçbir zaman başarılı olamayacağım.”
?       Olumluyu geçersiz kılmak: Olumlu olan olayları görememek. “Sınavdan aldığım not iyi. Ama benden daha iyileri var, asla sınıf birincisi olamayacağım.”
?       Başarıyı küçümseme: Başka arkadaşlarının başarılarını abartıp, kendi başarısını küçültme. “matematik sınavından ikimizde 90 aldık ama o daha çok çalışmıştır. Bu puanı o hakketti ben hakketmedim.”
?       Duygusal hareket etmek: Var olan gerçeği olumsuz duygular ile yorumlamaya çalışır. “Ne kadar çaba harcasam boşuna, öyle hissediyorum ki hiçbir şey benim istediğim gibi olmayacak.”
?       Zorunluluk cümleleri kurmak: Yapılacak olan her şey mutlaka yapılmalıdır inancı vardır. “Matematik sınavından başarılı olabilmek için durmadan çalışmam gerekir.”
6.      Kişilik yapısı: Her insanın farklı bir kişilik yapısı olduğunu bilmeyeniniz kalmamıştır. İşte insanın sahip olduğu kişilik yapısı (rekabetçi, atılgan, mükemmeliyetçi, başarı eğilimli, sorumsuz, umursamaz v.b.) onun kaygı durumunu etkileyecektir. Ödev yaparken aşırı mükemmeliyetçi olan bir öğrenci daha fazla kaygı duyacaktır. Umursamaz bir kişi ise hiçbir kaygı duymayacaktır. (Hiç kaygının olmaması da başarıyı olumsuz yönde etkiler.)
7.      Ergenlik çağı: Ergenlik çağı, gençte psikolojik, fizyolojik ve sosyal yönden hızlı değişimlerin olduğu kritik bir dönemdir. Yapılan araştırmalar bu değişimlerin gençte kaygı oluşturduğu yönündedir. (Ergenlik bölümünde buna daha fazla yer verilmiştir.)
8.      Beklentiler: Gençten ailenin, akrabanın, çevrenin, toplumun bir takım beklentileri vardır. Mesleğini başarması, derslerini başarması, sınavını başarması v.b. bunlarda gencin kaygı durumunu arttırmaktadır.
9.      Beslenme alışkanlıkları: Gencin beslenme alışkanlığı da kaygı durumunu artıran bir başka durumdur. Sıklıkla tüketilen kahve kafein içerir. Bu uyarıcılar, uyanıklığa ve hareketliliğe neden olur. Yine bu ve benzeri diğer uyarıcılar kalp atışını, kan basıncını ve stres hormonlarının salgılanmasına neden olur. Bu stres de kaygı durumuna neden olabilmektedir. Ayrıca kaygı içerisinde olan vücut sürekli vitamin tüketeceği için vitamin eksikliği olabilir. Bu da başarıyı olumsuz yönde etkileyecektir. Kaygı durumu içerisinde özellikle C ve B vitaminleri alınarak kaygının olumsuz etkisi kısmi olarak azaltılabilir.
10.  Kaygı ve cinsiyet: Öğrencinin cinsiyet durumu kaygı durumunu da etkileyebilmektedir. Kız öğrencilerin kaygı düzeyi erkek öğrencilerden daha yüksek olabilmektedir. Ancak var olan kaygı durumu erkek öğrencileri kız öğrencilere göre daha olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Kız öğrencilerin eğitim öğretimde artan başarı durumlarının belki de en önemli nedenlerinden birisi de budur.
11. Zaman Düzenlememek: Zamanı verimsiz kullanma öğrenci üzerinde baskı meydana getirebilecektir. Zamanında yapılmayan işler zamanla üst üste binip kişi üzerinde baskıya neden olacaktır. Bu da kaygı durumu oluşturacaktır. Bu nedenle belirlenen hedefler doğrultusunda zaman planı yapmak, zamanın üzerinde oluşturacağı baskıyı azaltacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Yıldız Arşivi
SON YAZILAR