Kuşku ve güven
KUŞKU VE GÜVEN
Yüzyılımızın büyük manevi öğretmeni OSHO ünlü kitaplarından birinde Güven ve Kuşku'dan bahsetmektedir. Toplum içinde tanıdık tanımadık veya arkadaş, dost, meslektaş ne bileyim hepimiz hepimize kuşku ile bakmaktayız. Birbirimize güven duyamamakta ve içimizde devamlı acabalar gidip gelmektedir. Acaba neden böyle olduk? Bu güvensizlik neden?
Eskiden insanlar birbirlerine çok farklı bakarlardı. Dostluklar ölesiye devam eder, bir hafta birbirlerini göremeyen dostlar, bu zaman için serzenişte bulunurlardı. Ama şimdi ise dostlar birbirlerini görmemezlikten gelmeye başlamadılar mı? Yahut başlarını diğer taraflara çevirmiyorlar mı kimilerimiz? Artık şimdiki dostluklar bir yerde menfaat dostluğu olmuş çıkmış. Eğer biri sizin yanınıza geliyorsa halinizi hatırınızı sormak için gelmiyor artık. Mutlaka nasılsınız iyi misiniz sözlerinin hemen peşinden mutlaka sizden istenen küçük (!) bir işleri vardır.. Bilmem yanlış mı söylüyorum. Gerçek dostluk bu mudur? Gerçek dostlar işleri varsa bile utandıklarından sıkıldıklarından söyleyemezler. Gelirlerse yanınıza bir şey söylemeden sessizce ayrılırlar. Ama maalesef bu dostlarda karıştı artık. Ayırmak çok zor.
Böyle olunca, birbirimize karşı güven bunalımı içinde ve kuşkulu oluyoruz.
Adolf Hitler için asla aşık olmadığı ve hiçbir zaman bir kadınla birlikte olmadığı söylenir. Çünkü dünyada hiçbir kimseye güvenmezmiş. Kadınların kendilerine bir kötülük yapacaklarından korkarmış. Hitler elbette birçok kadınla beraber olmuştur. Ancak hiçbir kadınla gece bir arada kalmadığı kesin. O kadının kendisine bir kötülük yapacağından çekinir, daha doğrusu korkarmış. Elbette Hitler'de evlenmiş. Ama intihar etmeden 3 saat önce ve evlendiği kadınla beraber. Belki ölüme bile giderken yanında bir kadını götürmek istedi.
Her neyse Adolf Hitler değil elbette bizim konumuz. Her ne kadar yaptığımız iyiliklerin karşısında mutlaka bir kötülük göreceğimizi bilsekte, biz yine karşımızdaki insanlara güvenelim ve onlardan kuşku duymayalım. Güvenilen insan karşısındaki insana güven duyar. Eğer karşımızdakilere güvenemiyorsak, biz neden güvenilir olalım ki? O zaman önce aynaya bakıp kendimizin güvenilir olduğumuzu ispat edelim. Bak o zaman güven duyulan insanların sayısı artmıyor mu? Ama toplum olarak o kadar yozlaşmışız ki, karşısındakine güvenen ve kuşku ile bakmayan insanlara artık başka gözle bakılıyor. Kuşku ve güven elbette hiç olmayacak demek değildir anlatmak istediğim.. Aynı yerden iki kere ısırılacak kadar da aptal olmamalıyız tabii. Ama bu da demek değildir ki herkes şaibelidir, güvensizdir.
Bence güven adabın, güzel ahlakın temelidir. Bu temel ne kadar sağlam olursa o kişinin ahlakı da o kadar mükemmel olur. Ancak üç kuruşluk bir menfaat için kırk tane yalan dolanla seni akıllarıyla kandırdıklarını sanan o zavallılar adına üzülemiyorum bile. Çünkü onlar için üzülmeye bile değmez. Onlar toplumun, insanlığın ve Allah'ın yanında aciz, biçare ve tuhaf mahluklar olarak kalacaklardır. Onlar yalan dolan ve kandırmaca ile sahtekarlıkla, kazandıklarını sandıkları paranın onların, başına ne işler açacağını, adaletinden hiç şüphe duymadığım Yüce Mevlam mutlaka gösterecektir.
Bence içimizde kuşkuyu şu hallerde duymalıyız: Acaba ben bu konuda haksızlık mı yaptım, bilmeyerek kalplerini mi kırdım, gibi bizi mesul bırakacak durumlarda kendimizden kuşku duymalıyız.
Güven ise, ben neden güvenilir biri değilim, ben nerede hata yaptım, bana neden güvenmiyorlar, gibi yine kendimizi değerlendirerek hatamızdan en kısa yoldan dönmeliyiz.
Bu günlükte bu kadar.
En kısa zamanda tekrar görüşmek dileğiyle...
Hoşçakalın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.