Ortaokul sıralarında peygamberimizin, diş temizliğini  misvak ile yaptığını ve bu neden ile herkesin bir misvak edinmesi gerektiği tavsiye edildi. Bir şekilde bu 5-6 cm lik ucu ezilip fırça haline getirilmiş cubuğu alıp üst cebimizde taşımaya başladık. Yalnız her sabah diş macunu ile fırçayı kullanmaya devam ediyorduk.Fırça kullandığımız konusu hatırlatılınca, ne kılından yapıldığını bilmediğimiz fırçayı ağzımıza sokacağımıza, peygamberimizin kullandığı misvak’ı kullanmanın daha doğru olacağına karar verildi.

Burada önemli olan diş temizliğinin  yapılması , o dönem macun olsa idi, mutlaka temizlik bunun ile yapılacaktı, bu imkan olmadığı için temizlik için misvak kullanıldı. Bu dönem diş temizliği için gerekli malzeme olduğu için misvak kullanılmamaktadır, peygamberimizin sünneti diş temizliği idi, kullandığı alet değildi.  

Daha bir takım şeyleri netleştirilmeden, kontrolsuz başlayan özel kanallar ve televizyon kanallarında bu sohbetlerin prim yapması, reklamını yapmak için halkın seviyesine inmeden açıklama yapmaya çalışan din adamları sayesinde her şey karıştı.

Doğal olarak açık bir nokta yakalamak için hazırda bekleyenlere çok iyi fırsatlar yaratılarak, kaş yaparken göz çıkartılmıştı. Bir dönem her kamerayı gördüğünde açıklama yapmak için koşturan profesörler bu yolun ilk adımını atmış, her tarikatın, cemaatin televizyon kanalları buna eklenince kontrolsüz bir furya başlamış oldu.

İlahiyatcının bir tanesi,

‘’Evlilikle ilgili şeri-atımız İslamın yaş haddi yoktur. Bu ne demek ? Buluğ çağından önce de bir çocuk evlenebilir . Çocuklar arası nikah yapılabilir .Bütün mezheplere göre , Kuran'a iman eden bütün Müslümanlara göre evlilik için bir yaş söz konusu değildir. 10 yaşında ,6 yaşında,78 yaşında, yaşıyorsa 135 yaşında bir insan evlenmeye adaydır. Ne küçük yaşta olduğu için ,ne büyük yaşta olduğu için,nikaha engel bir durum yoktur.’’

Bunu ekran karşısında söyleyen ilahiyatçıya ‘’Sen 6 yaşında ki kızını evlendir ve bize örnek ol’’ dense ne yapardı acaba?

Bir başka İlahiyatçı,

"Yabancı bir erkek ve bir kadın asansöre bindiler, sekizinci kata çıkacaklar, görünürde 1-2 dakikayı geçmeyen yolculuk bu... Ama dinimizin bu konuda ki hassasiyeti açısından bakıldığında, 'halvet' şartları; yani erkek ve kadının kapalı bir ortamda bulunması durumu asansörde oluşmaktadır.  Ama bir asansörün mesela bir katta kilitlendiğini düşünürseniz, 3-5 dakika hatta 10 dakika yardım gelene kadar kimsenin izleyemeyeceği bir ortamda yabancı bir erkekle baş başa kalmış olması  'halvet' ortamı oluşturuyor "

Bunun dine katkısı ne oldu ?En güzel söz, ‘’Senin aklın fikrin zor anda bile uçkurunda’’ demek olur. Uçkur dendiğinde, yine renkli basının ön planında türbanıyla birlikte boy gösterme peşinde olan tesettürlü bir yazar,ulusal bir kanalda konuşurken,’’Beğendiğim bir erkekle imam nikahı yapar birlikte olurum.’’ Deme cüretini gösterdi,onun derdi üzerinde ki dini sembol eden motif değil, o motif üzerinden uç çıkış ile reklamını yapabilmek di.

Uçkurundan uzak görünen  bir tarikat mensubu hoca efendi ise, 
A -Adlı hocanın  konuşması:’’ Benim bir hocam var, rüya görüyor, rüyasında bir kişi ona A adlı adam cennetliktir’’ Dedi.( A adlı kişi terlik satıp, vaaz veren,medyada ön planda durmadan kaçınmayan bir şahsiyet, cennet ile olan bağını tescillendirdirmesinde ki amacı, reklamını yaparak insanların ona inancını artırmaktır.

B – Adlı tarikat mensubu anlatıyor, ‘’Milletin derdini dinlerken birden ortalık karardı,1 metrelik bir alanda ışık var.Orada dediler ki,kıyamet kopacaktı, kainatın devamına gerek kalmamıştı ancak … adlı kitap yazılınca Allah kainatın ömrünü uzattı. Kainat.. kişiye  minnettar, hayatlarını ona borçlular. Arka planda ALLAH naraları.

Diyanetin bu alanda daha aktif olması ve din konusunda tüm soru cevapların kendi üzerinden çözülmesi, devletinde özel kanallardan, cenmaat ve tarikatlara kadar bir çeki düzen vermesi gerekmektedir.