Nerde O Eski Bayramlar!..
Abdurrahim Karakoç bir şiirinde, Ana bu bayram mı, aman ne ayıp, / Çocukken gördüğüm bayramlar hani? / Mübarek elleri öpüp koklayıp / Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani? diye sorar geçmişin özlemini duyarak. Ramazan ve bayram günlerinde sürekli geçmiş ramazanların ya da bayramların özlemini dile getiren konuşmalar duyarız. Nerde o eski ramazanlar? veya nerde o eski bayramlar? diye hayıflananlara rastlarız sürekli. Ve bu böyle sürer gider...
Özlemle hatırlanmalarına sebep olacak ne vardı eski bayramlarda acaba? Durup çocukluğuma doğru baktığımda, çok fazla bir artı bulamıyorum. O günlerin kısıtlı eğlence imkânlarının böyle günlerde arttığını, böyle günlerde yaşamımızın farklılaştığını görüyorum sadece. Tek eğlencenin bataryalı radyolar, gramofonda dinlenen taş plaklar ve ilçenin tek sinemasının olduğu günlerde bayramlar, elbette yaşamımıza bir değişiklik, bir hareket getiriyordu. Burnu açılmış kunduramızın ya da dizleri yamalı pantolonumuzun yenilenmesi de önemli bir olaydı bizim için. Bayram harçlıklarını da unutmamak gerek... Ziyaret edilen, eli öpülen büyüklerden alınan bozukluklar... Çok küçük şeyler bile mutlu olmamıza yetiyordu.
Bugünse, tatminsizlik genel kaide olmuş... İktisatçılar, kaynakların kıt, buna karşılık insan ihtiyaçlarının sınırsız olduğunu söylerler. Oysa, sınırsız olan insanın ihtiyaçları değil, arzularıdır. Tatmin edilen her ihtiyacın yeni bir ihtiyaca yol açmasının yanında, o ihtiyacın bir üst seviyede tatmin edilmesini arzularız hep. Mutsuzluğumuzun sebeplerinden birisi de bu mudur, diye düşünürüm. Kendimizi bir türlü doyuma ulaştıramıyoruz. Hep daha fazlasını istemek... İkili ilişkiler yok olmak üzere... Kapıları arasında üç metre mesafe olduğu halde biribirini tanımayan insanları nasıl izah edeceğiz, yoksa...
Geçmiş ramazanlara, geçmiş bayramlara duyulan özlemin sürekli devam edeceği inancındayım. Zira geçmişin iyi ilişkileridir özlenen... Özlemini hissettiğimiz o günler değil, o günleri birlikte yaşadığımız arkadaşlarımız, dostlarımız, büyüklerimizdir. O günlerin kısıtlı imkânları içinde birlikte yaşadığımız mutlulukların bizde bıraktığı izlerdir, özlemle andığımız... Yırtık pabuçla, yamalı pantolonla da olsa birlikte olmanın verdiği mutluluktur, bugün iç geçirerek baktığımız...
Yıllar geçtikçe, çocuklar büyüdükçe ve, en kötüsü, büyükler öldükçe hep özlemle bakılacaktır geçmişe. Özellikle de birlikteliklerin daha bir yoğun yaşandığı bayramlarda bu özlem daha bir artacaktır. Geçen bayramda birlikte olduğumuz, bayram namazını yan yana kıldığımız bir dostumuzu bu bayram görememenin burukluğu ile nerde o eski bayramlar diyeceğiz. Yıllar geçtikçe, dostlarımız bir bir bizden uzaklaştıkça, o oranda yalnızlığımızın da arttığını hissedeceğiz... Ve geçmişe özlemle bakacağız...
Bir bayram için, karamsar bir yazı yazdığımın farkındayım. Bayramlar eğlenme, bayramlar mutlulukla geçirilmesi gereken günlerdir. Böyle günlerde dostlarınızı, sevdiklerinizi de mutlu etmek için arayın onları. Ulaşılabilir durumdayken ulaşın onlara... Mümkünse gidin, görüşün, kucaklaşın... Yaşlıların ellerini öpün... Gidemiyorsanız sesinizi iletin karşınızdakine, onun sesini duyun... Son yılların modası SMS ile değil, sesinizi ileterek arayın... Sesinizle birlikte gülümsemeniz de gidecektir karşıya... Göreceksiniz, sizin de mutluluğunuz artacaktır böylece... Bayramı fırsat bilip, birkaç dakikanızı ayırın sevdikleriniz için...
Çocukuk günlerine geri dönme imkânımız yok, öyleyse bugünün tadını çıkarmağa bakalım. Dün geçti, yarına ulaşabileceğimizi kim garanti edebilir. Bizim olan, yaşama şansımızın bulunduğu gün, bu gündür. Unutmayalım, mutluluk paylaşıldıkça çoğalır... Bu bayramı, geçmişi özlemle anarak değil, bugünü doya doya yaşayarak geçirelim. Birlikte olmanın tadını çıkaralım... Yarın böyle bir şansımız olmayabilir... Kimbilir...
Her gününüzün, umduklarınızın gerçekleştiğini görerek geçmesi dileği ile, Bayramınız mübarek olsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.