Sağlık Kurumu Yönetiminin Sorumluluğu

Sağlık kurumu yönetimlerinin, taşeron şirket işçileri ile ilişkisi “üst işveren” ile “yüklenici” arasındaki ilişkiye bağlı bir ilişki gibi görünmektedir. Kurum yönetimleri taşeron işçileri karşısında yalnızca maliye ve sigorta açısından sorumlu tutulmakta; taşeron işçilerine yönelik temel hak ihlallerinde sorumluluk üstlenmemekte, taşeron işçilerinin temel hakları bakımından muhattabının taşeron şirket yönetimi olduğu iddiasında bulunmaktadır.

Oysa taşeron şirket işçileri ile hastane yönetimleri arasındaki ilişki yalnızca kağıt üzerinde böyledir. Uygulamada, taşeron işçileri hastane yönetimlerinin kendilerine gösterdikleri işlerde çalışmakta, hatta zaman içinde çıkan istihdam gereksinimleri için sözleşme tadilatları yapılarak taşeron şirketler üzerinden işe eleman alınabilmektedir. Kurum yönetimi, istihdam edilecek işçilerin ücretine ve sosyal haklarına karar veren asıl merci durumundadır. Dolayısıyla, istihdam hastane yönetimi tarafından yapılmakta, taşeron şirket gerçek işverenin hukuki sorumluluğunu üstlenen bir paravan olarak iş görmektedir. Kurum yönetimi işçilerle bireysel ya da toplu iş sözleşmesi yapmak yerine, bir taşeron şirketin patronuyla hizmet alımı sözleşmesi yapmakta; çalışan bütün işçilerin tazminatsız olarak işten çıkışını sağladıktan sonra yine aynı kötü koşullarda aynı işi kabul etmelerini zorunlu hale getirmektedir. İhale sözleşmelerinin bu uygulamadaki işlevi işçilerin sözleşme özgürlüğünü gaspetmektir.

Bu nedenle, her ne kadar Kurum Yönetimi işçilerin bireysel iş sözleşmelerine hukuken taraf olmasalar da, gerçekte işçilerin bireysel sözleşmelerini empoze eden irade merkezi durumundadır. İşçiler, toplu pazarlık ve sözleşme haklarını kullanmak için taşeron patronlarına yöneldiklerinde, karşılarında herhangi bir pazarlık gücü bulunmayan basit aracılardan başka birşey bulamamaktadırlar. Taşeron şirketin işçilerle bireysel ve toplu iş sözleşmesi bakımından pazarlık çerçevesi, kurum yönetimi ile yapılan ihale sözleşmesiyle önceden belirlenmiştir. İşçilerin ücretleri, sosyal hakları ve çalışma koşullarını iyileştirecek düzenlemeler, ancak bu koşulları belirleyen kurum yönetimleri ile muhatap olunarak gerçekleştirilebilir. Bu nedenle işçilerin bireysel veya toplu iş sözleşmesi bakımından gerçek muhatabı, taşeron şirket değil, Kurum Yönetimidir.

Bu noktada, kurum yönetimleri ile taşeron şirketler arasındaki ihale mekanizmasının nasıl oluştuğu, bağlı bulunulan üst mercilerin ihalelere ne tip kısıtlamalar getirdikleri gibi konular belirleyici bir öneme sahip değildir.

Kurumun sorumluluğunu bu biçimde belirlediğimizde, taşeron çalıştırmadan doğan hak ihlallerine karşı mücadelede işçilerin kurum yönetimlerine yöneltecekleri temel talepler şunlar olmalıdır:

- İşçiler doğrudan doğruya kurumun işçileri olarak çalıştırılmalıdır. İşçi çalıştırmak için kullanılan “taşeronluk” müessesesi bir komisyonculuk veya aracılık müessesesi olarak açık bir kaynak israfı ve istismar zeminidir. Taşeron şirketlerin aracılığı ortadan kaldırılmalıdır.

- İşçilerle ilgili konularda Taşeron şirketler sözleşmeye taraf olamaz. İşçilerin ücret ve sosyal haklarını önceden belirleyen “ihale sözleşmeleri” işçilerin serbest ve toplu pazarlık hakkının ihlalidir. İşçilerin ücretlerini, sosyal haklarını ve çalışma koşullarını belirleyen hükümler ihale sözleşmelerinden çıkarılmalı, işçilerle kurum yönetimi arasındaki görüşmelerle ayrıca belirlenmelidir.

- Kıdem ve ihbar tazminatları kurum yönetimleri tarafından karşılanmalıdır.İşçilerin kıdem ve ihbar tazminatı hakları, üst işverenliğin, hizmeti yıllık ihalelerle sağlaması nedeniyle ortadan kalkmaktadır. Gerçekte işçilerin işe alınmasına da işten çıkarılmasına da kurum yönetimi karar vermektedir. Bu nedenle, kurum yönetimleri işçilerin kıdem tazminatı haklarının muhatabı olmalıdır.

- Çalışanlar arasındaki her türlü ayrımcılık kaldırılmalıdır. Eşit işe eşit ücret verilmeli; bütün işçiler aynı yemekhaneleri, aynı servis araçlarını kullanmalı; iş dağıtımında liyakat esas alınmalı; izinler ve fazla mesailerde tek bir rejim uygulanmalıdır.

TAŞERON ŞİRKETİN SORUMLULUĞU

Kamusal sağlık kurumlarında işçi çalıştırmaya aracılık eden taşeron şirketler, gerek iş taksimatında, gerekse de gelir tahakkukunda genellikle belirleyici bir role sahip değildir. Bu şirketlerin asıl faaliyeti, hastane yönetimlerinin yaptığı görevlendirme ve iş programına göre bordro düzenlemekten ve servis gibi kimi yan hizmetleri karşılamaktan ibarettir. gelirlerini, ihale sözleşmesindeki kar paylarından ve bu sözleşmelerde belirlenen gider kalemlerinden yaptıkları tasarruflardan sağlamaktadırlar. Verilen hizmetler çoğunlukla herhangi bir yatırım gerektirmediğinden veya fiyatlarında fazlaca bir ticari kazanç sağlanamayacak olan basit alımlarla sınırlı olduğundan, taşeron şirketlerin gelirlerini artırmak için işçilerin yasal haklarını veya hizmet taahhüdünü ihlal etmek gibi yollara başvurmaktadırlar. Bunlar, sigorta ve vergi kaçakları ile naylon istihdam gibi istismar yollarıdır. Sigorta primlerinin ödenmemesi veya eksik ödenmesi, işçilerin emeklilik ve sağlık hizmetlerinden yararlanma olanaklarını etkilemektedir. Naylon istihdam gibi istismarlar ise işçiler üzerindeki iş yükünü artırmakta, buna karşılık iş ortamının yozlaşmasına neden olmaktadır. Taşeron şirketle işçiler arasındaki ilişkinin bu özelliklerine bağlı olarak öne çıkarılması gereken talepler şunlardır:
- Taşeron şirketler sigorta ve vergi ödemeleri bakımından işçi denetimine açık olmalıdır. Beyannameler işçilerin görebileceği bir yere asılmalı, işçiler istediklerinde gelir vergisi ve sigorta bildirimlerinin örneklerini alabilmelidirler.
- Taşeron şirketlerin işyerindeki ilişkileri saydam olmalıdır. Taşeron şirket aracılığıyla çalıştırılan işçilerin nerelerde ve ne şekilde çalıştırıldıkları bütün işçilerin ulaşabileceği bilgiler olmalıdır.
- Taşeron şirketlerin işçilerin temel haklarını kullanmaları karşısında baskı uygulamasının önüne geçilmelidir. Taşeron şirket işçileri arasında korunaksız nufus gruplarının belirgin bir ağırlığı bulunmaktadır. Baskı ve otorite karşısında temel haklarını kullanmaktan kolayca vazgeçirilebilmektedirler. Bu nedenle, işçilerin işyerinde özgürce bir araya gelmeleri, sorunlarını tartışmaları, kültürel ve sosyal aktivitelerde bulunmaları güvence altına alınmalı ve özendirilmelidir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR