Reşit Öztürk

Reşit Öztürk

Sıkıntı Yok

Güzel ülkemde her şey daha güzel olsun diye yola çıktık, bunun için çalışıyor ve bunun için varız. Tek bir düşüncenin, sorunları çözemediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Düşünceler ne kadar çok olursa, doğruyu bulmak da o kadar kolaylaşır, kanaatindeyim.

Şiddet, fikrin bittiği yerde, düşüncenin bittiği yerde başlar. O halde düşüncelerimiz ve fikirlerimiz hiç bitmesin diyelim ve birkaç konuya değinerek, belki düzelir diye umudumuzu canlı tutalım. Günlük hayatta sık duyduğumuz sıkıntı yok, kelimesini bu hafta başlık yaparak sıkıntılarımızı anlatmaya çalışacağız. Çünkü biliyoruz ki dertsiz insan yoktur.

Örneğin bir yönetici, yönettiği insanlar içinde, kendini en yalnız hisseden kişiler için ne yapıyor? Bu durumun farkında mı? Değilse sıkıntı vardır. Veya diğer bir pencereden baktığımızda, güzel ülkemdeki yöneticiler de 'Aaahh !' çekiyorsa, bilin ki sıkıntı yaşamışlardır.

Sıradan olması gereken işler, parmakla gösterilecek kadar azalmışsa sıkıntı vardır. Örneğin turizm bölgelerinde uygulanan beyaz bayrak uygulaması eğitim yuvalarımızda da uygulanıyorsa düşünmek lazım. Temiz olmak bir insan için onurken, beyaz bayrağı olmayanlar kendilerini nasıl hissetmeliler, onu da hep beraber bir düşünelim derim.

Her geçen gün televizyon ekranlarında aile kurumu topa tutulurken, su-i  misaller teşhir edilirken, sessiz kalanlar elbette mesul olacaklardır. Bugün bana, yarın sana. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, deme lüksümüz herhalde yok. Akıl ve izan sahibi insanlar, düşünüp tefekkür ederler. İnsanı eşref-i mahluk yapan özellik bu değil midir? Yoksa esfel-i safilinden ne farkımız kalır? Bir toplumu dışarıdan dejenere edemiyorsanız, içerden aileden kemirirsiniz, olur biter.

Demek ki insanlar, gönül rahatlığı ile bu benim annem, bu benim dedem, bu benim arabam evim köyüm diye bir mecliste arkadaşına demiyorsa, diyemiyorsa sıkıntı vardır. Sıkıntı varsa bu sıkıntıları da çözmek, herkesin ve her kesimin boynunun borcudur. Elimizi taşın altına koyma süreci, kıyamete kadar devam edecektir. Çünkü bildiğimiz kadarıyla Hakk ile batılın mücadelesi uzundur, belki de sonsuzdur.

Yönetici Ahmet Bey'in, yazar Aysel Solmaz'ın, vatandaş Hüseyin amcanın zihnini, aydınlar liderler ve tutukevi üçgeni meşgul ediyorsa, inşallah bu çektiğimiz sıkıntılar hayırlı ve güzel işlere vesile olur da hepimiz rahatlarız demekten başka bir şey gelmiyor içimden ve dilimden. Çeşitli vesilelerle okuyamadığı veya okutulmadığından, eğitimsiz kaldığı yetmezmiş gibi bir de ilkokul mezunu olduğu için ehliyet alamayıp direksiyona öylece geçenler varsa, bu sıkıntılarımızı konuşmak lazım gelmez mi?

Üç lira muayene ücretinden dolayı, doktora gidemeyip zature olan bebek haberini söyleyen doktorun feryadına, kulak mı tıkamak lazım? Biz bu güzelim insanlarımızın acılarını dindiremez miyiz? Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur, diyen bizim atalarımız değil mi? Bu kadar mı aciziz?

Çalıştığı işyerinde nöbet tutarken, gözünün içine giren ve önünde su birikintisi olan bankı oradan kaldırıp, su birikintisi olmayan bir yere taşımak taşıtmak bu kadar mı zor? Nasıl bir insan olduk Allah aşkına? Veya nasıl oldu da insan olamadık? Yoldaki bir cam kırığına, ayağının ucuyla dokunup kenara atamıyorsa bir insan, hiç boşuna feryat etmesin. Sonra o cam kırığıyla lastiği patlayıp devrilen arabada senin de yakının olabilir. Bunu illaki birilerinin söylemesi mi lazım?  

Çok değerli arkadaşlarım, bütün mesele görmek, görebilmek, gördüğünü de göstermek veya gösterebilmektir. Siz ne kadar konuşursanız konuşun, karşı taraf sizi anlayabildiği kadar anlayacaktır. Elbette gönül tam ve doğru anlaşılmayı ister. Sorunlarımızı da birilerinin sırtına yıkarak, kaçarak göçerek çözmemiz hiç vaki olmamıştır. Çünkü insanlar konuşa konuşa anlaşırlar. Hep güzel şeyleri konuşmak ve yapmak üzere, kalın sevgiyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Reşit Öztürk Arşivi
SON YAZILAR