Sindire Sindire
Sindire Sindire
Kara lambanın gaz yağını doldururken anne, baba yarın 1975 yılına giriyoruz demişti. Kimse umursamamıştı bu sözü, dışarıda dolunay, Güneydoğu tarafından esen müthiş bir fırtına ve kara lamba ışığında tek tencereden yenen akşam yemeği. Karaborsada satılan gazın idareli kullanılması için erken söndürülen lambayla uykuya dalan bir aile.
O yaz elektrik direkleri için kuyular kazılmaya başlamıştı, oyunlarımıza boyumuzu aşan çukurlara girmeyi eklemiştik, sonra direkler dikildi, teller çekildi, artık her odada ışık yanıyordu. Yavaş yavaş her eve televizyon girmeye her çatıya anten takılmaya başlamıştı. O yıl televizyon karşısında gece yarısı çıkacak olan arabesk konserini beklemeye başladık, her hafta sonu istasyon pazarından alınan meyvelerin haricinde o gece çeşitli meyveler gelmişti eve, farkında olmadan yeni yılı kutluyorduk. Gece Orhan Gencebay'ın şarkılarıyla sona ermişti.
Her yıl televizyondaki yeni yıl kutlamaları ve hazırlıklarımız çeşitleniyor, bizim dışımızda başka bir kültürün olduğunu farkediyoruz, sadece elektrik ve televizyona özlem duyarken, ekranda gördüğümüz Amerikan filmlerinde ki aile yapılarına ve teknolojilerine özlem duyuyoruz.
Sokaklarda sağcı solcu kavgaları ve her akşam öldürülen gençlerin haberleri ile ailelerin olmazsa olmazı atalarından gelen partizanlıklarının zorunlu diretilmesinden , bize dayatılan Amerikan kültürünü beynimize kazımaya başladığımız yıllardı gençliğe atılan adımlar.
Her gece için beklenen Amerikan dizi filmleriyle konuşma şeklimiz değişmeye, izlediğimiz sağ sol kavgaları ile siyasi yönümüz şekillenmeye başlamıştı. Kendimizi başkalarının dayatmalarıyla şekillendirmeye çalışırken, eve gelen taraflı tek bir gazete ile sempatizanlığımız çeşitleniyordu.
Her Pazar belli saatteki kovboy filmleri ile silaha olan düşkünlüğümüz, ağaç dallarından şekil verdiğimiz odunlar da hayat bulmaya başlamıştı. Tommiks, Zagor, Çelik Bilek ve Kızılmaske'den sonra, bizim olan Yüzbaşı Volkan, Karaoğlan, Tarkan gibi hayal kahramanlarının yanı sıra Malkoçoğlu, Battalgazi filmleri milliyetçi yönümüzü okşanmaya başlamıştı.
Küçük ev dizisi ile her Pazar kiliseye gidildiğini, sofralarda duaların yapıldığını, iyi ve kötünün kendi kültürünün dışında başka bir kültür tarafından sana sunulması sonucunda, kendi gelenek ve göreneklerini gelişim çağında sorgulamaya başlamıştın. Dallas adlı Amerika'nın zengin aile yaşantısını anlatan dizide kimin kimi eşiyle aldattığını yada evli hanımların başkalarıyla aşk yaşamaları yadırganır olsa da gençliğin beyninde bir takım kahramanlar değişmeye başlamıştı.
Daha sonra sinema sektöründe tutunamayan Yeşil çam için porno film bir kurtarıcı olarak geldi ve tiyatrocu olup yakın tarihimizde siyasete soyunan şahsiyetlerin elinde bu filmler gençliğe yol gösterici olmuştu. Öğlen kuşağında gösterimde olan Türk sinemasında, banyodan çıkan kadının her yerinin ekranda görünmesi bizi utandırsa da, özel kanalların artışı ile bu tür iğrençliklerin aileler içerisine girmesi devlet tarafından kırmızı nokta kuşağı ile sınırlandırılmıştı.
Ekranda durarak şarkı söyleyen sanatçıların hareketlenmesi ve Amerikalı sanatçıların birebir kopyası olmaya çalışmaları, moda akımları, toplumdan uzaklaşan bir neslin doğmasına neden olmuştu. Özel kanallarda ki artış yeni yıl eğlencelerine çeşitlilik kazandırmış, merkezdeki caddelerin üzerinde bulunan dükkanlarda yeni yıl hazırlıkları göze çarparken, Cumhuriyet meydanında otobüs beklerken bir yük taşıma aracının üzerinde kırmızı elbiseli, beyaz sakallı bir adamın '' Mutlu yıllar '' söylemi hızla bize empoze edilmeye çalışılan bir kültürün içimize kadar girdiğinin göstergesiydi .
Artık gelenek ve göreneklerimizden ziyade bize sunulan yeni kültürün, gelenek ve göreneklerimizi sorgulamasına şahit olmaya başlamıştık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.