Sinop'u özledim
Diyojen MÖ 412'de Sinop'ta doğdu. Bense MS 1953'te O'nun babası şehrin ünlü bir bankacısıydı. Benim babam da 42 yıl Milli Eğitim'e öğretmenlik yapmıştı. Diyojen, şehir yönetimi tarafından 'Sinop'u terk etmekle' (ya da kendi deyimiyle onları Sinop'ta kalmaya mahkum etmekle) cezalandırıldı. Tıpkı benim gibi! Diyojen, ilerde erdemi savunan büyük bir filozof olduğunda kendisine bir zamanlar kalpazanlık yaptığını hatırlatanlara "Evet, bir aralar sizlere benzemem gerekmişti. Ama siz benim şu anki halime asla gelemezsiniz" diye cevap vercekti. Diyojen'in hayatındaki önemli bir dönüm noktası Ege denizinde bir gemide gezerken korsanlara yakalanmasıyla başladı. Korsanlar onu ve yakaladıkları diğer esirleri köle olarak satmak üzere Girit adasına götürdü. Satılırken bütün kölelere uzmanlık alanları ve en iyi bildikleri iş soruluyordu. Hepsi "Çok iyi silah yaparım, çok iyi tamir yaparım, çok iyi tarla bakarım" gibi cevaplar veriyordu. Diyojen'in bu soruya cevabı "Çok iyi efendilik yaparım, beni efendisi olarak almak isteyen varsa gelsin" oldu. Bu cevabı duyan Xeniades adlı Corinthli bir zengin onu satın aldı ve çocuklarını eğitmesi için onu evine getirdi. Diyojen bundan sonra ömrünün sonuna kadar orada kaldı.
Burada başından geçen önemli bir ayrıntı da İskender'le karşılaşmasıydı. Babası Kral 2. Flip Corinth'i ele geçirince şhirdeki tüm dalkavuklar, yağcılar onu ve oğlu İskender'i selamlamak için birbirleriyle yarışıyorlardı. O sırada 18 yaşında olan İskender şehirde dolşırken yerde güneşlenen ve onu hiç umursamayan yaşlı bu adamı gördü:
İskender: Benim kim olduğumu biliyor musun? Ben İskender'im dedi.
Diyojen: Ben de Diyojenim
İskender: Ben Makedonya prensiyim. Nasıl olur da bana selam vermezsin?
Diyojen: Niye selam vereyim ki? Sen benim esirimin esirisin.
İskender: Ne demek istiyorsun?
Diyojen: Bak ben nefsimi kendime esir ettim. Onun istediği her şeyi yapmıyorum. Hiçbir dünya nimetinde gözüm yok. Oysa sen nefsine esir olmuşsun ve gözün altınlarda, güçte, toprakta ve parada
İskender: Böyle konuşuyorsun ama benden hiç korkmuyor musun?
Diyojen: Sen nesin? İyi misin, kötü müsün?
İskender: İyiyim tabi ki
Diyojen: Neden iyi bir şeyden korkayım ki
İskender, Diyojen'in adını daha önce de duymuştu ama bu kadarını beklemiyordu.
İskender: Peki, seni sevdim. Dile benden ne dilersen
Diyojen: Güneşimi kapatıyorsun. Gölge yapma başka bir şey istemem
Dünyanın en güçlü adamının oğlu İskender, yanındakilere döndü ve "Eğer İskender olmasaydım Diyojen olmak isterdim" dedi.
Sinist Yunanca köpek gibi anlamına geliyor. Diyojen'e de herkes köpek diyordu ki ona böyle denmesi onu mutlu ediyordu. Bir köpek medeniyeti umursamadan, doğaya uygun ve hiç kimseyi kafasına takmadan rahatça yaşıyor ve kimin düşman, kimin dost olduğunu anlayabiliyordu.
Evet evet ben Sinop'u özledim. Felsefe tarihinde rakipsiz bir zeka, espri anlayışı ve hazır cevaplılıkla Diyojen herkesi ayar ediyordu. Bir gün çok dar sokaktan geçerken karşısına çok şık giyimli, boynu mücevherlerle dolu oldukça zengin bir adam çıktı. Yol dar olduğu için ikisinin de aynı anda geçmesi mümkün değildi ve birinin kenara çekilmesi gerekiyordu. Adam üstsüz, başsız, perişan haldeki Diyojen'e baktı ve "Ben beş para etmez bir serseriye yol vermem" diye bağırdı. Bunun üzerine Diyojen "Ben veririm" dedi ve kenara çakildi. Annesi fahişe olduğu için kendisiyle dalga geçen bir gruba taş atan ufak bir çocuğa "Dikkat et de babana gelmesin" demişti.
Bundan 2 yıl kadar önce Şubat aylarıydı 2009'un Başbakan Erdoğan, bir hafta içinde iki kez Sinoplu ünlü filozof Diyojen ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i karıştırmıştı hani.
Ben Sinop'u özledim. Hem de çok özledim. Kar da yağmış yeryüzü cennetine..
BODRUM'DA ÖLMEK
Dün iki gazetede birden aynı başlıkla haberi görünce şaşırdım. İkisinde de "Skandal" dedikleri bir haber vardı. Bodrum'da yaşamını yitirip oradan "Yıkandı ve ilaçlandı" denilerek cenazesi Samsun'a uçakla gönderilen CHP'li Süleyman Sırrı Soytoprak'ın defnedileceği sırada üzerinde kefen yerine eşofmanların bulunmasının yarattığı şaşkınlığı anlatıyordu. Her iki gazetenin haberi. Birinde Bayram Ok yazmıştı haberi, diğerinde bir haber ajansının mahreci vardı. Benim şaşırmam birkaç türlü oldu. İlki bu haber neden benim gazetemde yoktu. İkincisi cenaze sahipleri hiç mi rahmetli Sırrı Bey'in soğuk yüzünü görmek istememişti. Üçüncüsü de Bu Bodrum'da ölmek hep böyle skandalla mı oluyordu. Hatırlar mısınız bilmem Altan Öymen'in kardeşi Örsan Öymen vardı hani. 22 Temmuz 1987'de Bodrum'da geçirdiği kalp krizi sonucu 49 yaşında vefat etmişti. O zamanlar da Bodrum'da doktor mu yok tartışmaları yaşanmıştı. Anımsamışsınızdır umarım. Bodrum'da ölmek böyle bişi olsa gerek; hep skandal yani. Sırrı Bey'in kızı Seval Aliimamoğlu, "Ben de cenazeyi Samsun'a getirdim. Ancak babamın tabutunu üzülmemek için açmak istemedim." demiş. Nasreddin Hocaların, Aziz Nesin'lerin ülkesinde yaşadığını unutmuş olmalı zahir!
Ve gelelim iki cenaze namazı meselesine. Haber iyi gazetecilik yapmış ve Samsun İl Müftüsü Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk'ü konuşturmuş. İl Müftü yardımcısı Süleyman Sırrı Öztoprak'ın naaşının yıkanmadan cenaze namazının kılınmasını, "İslami usule uyulmamış, ölüye eziyet edilmiştir" demiş. Bir cenazenin yıkanıp kefenlenmesinin İslami bir uygulama olduğunu hatırlatan Öztürk, "Böyle yapılmadan namazın kılınması uygun değil. Merhumun yıkandıktan sonra ikinci bir cenaze namazı kılınması da uygun değildir. İkinci cenaze namazında dinen sakınca yoktur ancak İslami usule uygun değildir. Burada aslında gıyabi cenaze namazına benzer bir durum var ancak yine de mekruhtur. Ailenin durumunu düşündüğümüzde belki de hayırlı olduğu yorumunu yapabiliriz. Çünkü, cenazenin yıkanmadan gömülmesi onları bir pişmanlığa ve vicdan azabına sevkedebilirdi. Daha önce hiç karşılaşmadığımız bir durum. Ölüye eziyet edilmiştir" diye konuşmuş.
KALKAVAN SORMUŞ
CHP Samsun Milletvekili A. İhsan Kalkavan, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından cevaplanması için "19 Mayıs kutlamaları" ile ilgili soru önergesi vermiş. Milletvekili Kalkavan soru önergesinde Bakan Dinçer'in cevaplaması için 4 soru yöneltmiş. Kalkavan, "19 Mayıs, Türk ulusunun bağımsızlık ve özgürlük umutlarının inanca dönüştüğü, ulusal değerlerin yeşerdiği, kurtuluş ateşinin yakıldığı bir gün ve bu ulusun emperyalizme karşı başkaldırısının, bağımsızlık adına başlattığı kutsal isyanın adıdır. Böylesine anlamlı bir günün kutlamalarının içerisinden gençleri çekip alma planlarınızla ilgili yapmış olduğunuz açıklamalar inandırıcı değildir. Gerçek amacınız törenlerdeki coşkuyu ve halkın katılımını ortadan kaldırarak bu ulusun bağımsızlık mücadelesini hafızalardan silerek ve ulusumuzun bağımsızlıkçı ruhunu zayıflatarak emperyalizme başkaldırımızı ve ulusumuzun kutsal isyanını unutturmak mıdır?" diye sormuş. Cevabı malum soru için sayın Kalkavan'a teşekkür ediyoruz.
İŞTE BU KADAR!
Çetinkaya, Canik kongresi ile ilgili kararı genel merkezin verdiğini söylemiş. Adalet ve Kalkınma Partisi Samsun İl Başkanı Osman Çetinkaya, Canik ilçe kongresinin iptal edilmesi ile ilgili eleştirilere yanıt verirken, kongrenin genel merkez tarafından iptal edildiğine dikkat çekerek, "Genel merkez karar alır biz uygularız" demiş. İşte bu kadaarrr. Her şey bu şifrede gizli. Çöz çözebiliren!
KARIM BAKIYOR
Gamsız, vurdumduymaz Temel'in evi yanış.
Komşusu da koşarak yanına gelmiş ve: "-Ula Temel koş evin yanıyor.."
Temel hiç istifini bozmadan cevaplamış: "-Ev işlerine karim bakıyor"
GÜZEL SÖZ
İnsanın en büyük hatası sevmek değil, sevmeye layık olmayan birinden sevilmeyi beklemektir!
[Paul Auster]
GÜNÜN MANİDAR SÖZÜ
Dink davası hakimi Rüstem Eryılmaz:
Verdiğimiz karar, örgüt yoktur anlamına gelmez. 'Durduk yerde Trabzon'dan birileri kalkıp İstanbul'daki bir gazeteciyi vurması hayatın olağan akışına aykırıdır'
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.