GÜÇLÜYSENİZ HAKLISINIZ
Geçtiğimiz günlerde Gençlik ve Spor Bakanı kendisine bağlı olan şehrimizdeki Keredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarına ani baskın düzenlemiş. Baskında yanında bazı siyasetçiler, Vali, Kredi ve Yurtlar Kurununun Bölge Müdürü ile İlkadım yurt Müdürü de bulunmuş. Bakan önce kantine gidip, kantini teftiş etmeye başlamış hatta öğrencilere şikayetçi oldukları konuları sormuş, öğrenciler ise yemeklerden şikayetçi olduklarını şöylemişler.
Bunun üzerine Bakan kantin ve yemekhane'ye yönelmiş yemekleri kontrol etmeye başlaması ile birlikte yanındakilerden birisi kulağına eğilip bir şeyler fısıldayınca oradan uzaklaşıp, bu kez yanmayan ampuller, kanalizasyon boruları ile ilgili sorular sormaya başlamış, İlkadım yurt müdürüne lambası kesik olan bir ampulle ilgili neden bu lamba yanmıyor deyince bilmiyorum cevabını almış ve orada bulunanları güzel bir fırçalamış. Öğrenciler ısrarla Bakan'a "sayın Bakanım bizim sıkıntımız personelle değil, sıkıntımız yemeklerden" demiş, ama anlaşılan o ki Bakan'ın da yapabileceği fazla bir şey olmadığından sessiz kalmış.
Peki nedir bu yemek olayının perde arkası derseniz izin verin izah edeyim. Bundan yaklaşık üç veya dört yıl önce bu yurtların ihalesi yapıldığında Samsun'daki bazı firmalar bu ihaleye girmek istemişler ancak üst düzey bir Ak Partilinin bu ihaleleri başkasının adına yakınlarına alacağı için ihaleye kimsenin girmemesi veya girse dahi alma imkanı olmayacağı söylenmiş. Bu işi bizzat ben yetkili ağızlardan duydum ve daha sonra aynen denildiği gibi ihale denilen sahsa hulle yapılarak verildi.
Hulle nedir derseniz malum siyasetçi Ak parti'nin üst düzey bir yöneticisi olup, bu şehirde yakın akrabalarına bu işi almak için kendi hemşehrileri olan bir imamlıktan ayrılma lokantacı üzerinden işi alıyorlar. Görünüşte işi lokantacı almış, ancak işin arka planında bu adamlar var.Belki lokantacıya da belli bir hisse veriyorlardır ancak orasını net olarak bilmiyoruz. Arkadaşlarımız o kadar milliyetçi ki işi üzerine aldıkları kişi de kendi hemşehrileri.
Bu şehirde herkes Trabzonlulara düşmanlık yapar, ancak işin arka planına bakıldığında Ordu, Giresun, Amasya, Tokat illerinin bu ilde o kadar çok bürokratı, iş adamı, esnafı var ki saymakla bitmez. Bir dönem il Müftülüğüne alınan tüm personel Ordu'lu idi, hatta Diyanet İşleri Başkanlığında Ordu'lu genel müdürlerin atanması noktasında yapılan kulisleri çok iyi biliyorum ve nihayetinde başarılı oldular.Peki bu şehirli olup da üst düzey bürokrat, şirket ceo'su olan insanlar bu şehre ne gibi katkıda bulundular derseniz onu da tüm detayları ile önümüzdeki günlerde yazacağım.
PTT Genel Müdürü Alaçam'lı, Telekom'un ceo'su Terme'li bu arkadaşların başında bulunduğu kurumlar ülkenin en büyük kurumlarının önde gelenleri bu konuda kimsenin sesi soluğu çıkmıyor, önümüzdeki günlerde detaylı yazılar yazmayı düşünüyorum.Kanaatimce eleştiri yaparken Devletin vergi ödeyenden daha çok vergi alması, ödemeyenden hiç almaması gibi bir uygulamaya benziyen bir politika uyguluyoruz.
Konuyu biraz dağıttık ancak konu konuyu açtığı için biraz farklı konulara girdik asıl konumuza dönmek gerekirse Gençlik ve Spor Bakanı'nın yaptığı ani denetime eyvallah, hesap sormasına eyvallah ancak öğrencilerin asıl sıkıntılı oldukları yemek konusunda sessiz kalmasını doğru bulmuyorum, siyasi gücü olan insanlara farklı davranıp, bürokratı tayin etmesi çok doğru bir davranış olmadığı kanaatindeyim.
Bu konuda hangi bürokrat ile görüştüysem hepsi yapılan uygulamadan en ufak bir şikayetleri olmadığını görünce şaşırdım. Zira henüz dokuz aylık bir görevi olmasına rağmen bir tanesi Sayın Bakanımızın takdiridir saygı duyarız dedi ve ekledi, "Biz Devlet memuruyuz nerede görev verilirse oraya gideriz." Buradan da anladığım bu ülkede gücü olan istediğini yapıyor, ama bu dünyanın öbür tarafı da olduğunu unutmayalım. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.