TIP FAKÜLTESİNDE İKİ İNSAN
2009 yılı mayıs ayında, görev yerimde, uzun yıllardır bir takım sağlık sorunları nedeniyle ,sevincini yaşayamadığımız çocuk sevgisine erken bir doğumla kavuştuğumuzun haberini alıyorum. İlk kez baba olacaksınız ve siz elinizde silah dağdasınız. İkinci günün sonunda Samsun'a ulaştım. Dördüncü gün ikizlerden bir tanesini küvezde gördük. Diğer bebeğin enfeksiyon kapması nedeniyle yeni doğan ünitesinin uzak bir noktasındaki küvezini görebiliyorduk.
Kısıtlı zaman aralığıyla gelmişsiniz,yeni doğumun sevincini yaşayamamaktasınız.Beşinci gün doğum hastahanesinden,bebeğin acil fakülteye nakledilmesi gerektiği haberini alıyorsunuz. Fakülteye gideceksiniz yeni doğandan yer ayarlayacaksınız,eğer bunu başarabilirseniz,hastahaneyi arayacaksınız bebek ambulansla oraya gelecek. Neden ben bunu yapıyorum diye sorgulamıyrsunuz, böyle söylendi zamanınız yok.
Fakültenin yeni doğan sekreterliğine gittiğimizde sorumlu profesörün özel muayenehanesinde olduğu onun izni olmadan işlem yapamadıklarını anlatılıp adresi gösteren kartvizit tarafımıza verilerek , adrese yönlendiriliyoruz. Bizi karşılayan sekretere durumu açıklıyoruz, '' çocuk nerde, eğer çocuk olmazsa hoca bakmaz'' sözü üzerine ,hastahanede küvezde olduğunu, sadece yer için konuşmamız gerektiğini,eğer gerekirse muayene ücretini verebileceğimi anlatıyorum. Sekreter hocanın odasına giriyor, hoca bağırarak yanında üçüncü bir şahısla odasından çıkıyor. '' ben parayla iş yapmıyorum,hemen çıkın burdan,valiye şikayet ettiler beni vs'' ben olayın o üçüncü şahısla ilgili olduğunu düşündüğümden tepki göstermiyorum fakat adam bana doğru geliyor. Muhatabın biz olduğumuzu anladığımda durumu açıklıyoruz kendisine ama adam takılmış plak,dinlemiyor bile. '' parayla iş yapmadığını,kimin çocuğunu çıkartıpta bizimkini yatıracağını ve enfeksiyonlu o onu alamam '' dediğinde film koptu. Çok yakınlaşmışız,onun ses tonunun yaklaşık üç katıyla.'' Eğer o çocuk ölürse bu muayenehaneyi başına geçireceğimi, yaşanılacak tüm olumsuzluklara hazırlıklı olmasını'' söyleyerek oradan ayrıldım. Bu esnada ikimizin arasına girip olayı yatıştırmaya çalışan abim, hocanın yer vermek için hastahaneyi aradığını söylemesi üzerine ''tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır'' atasözünün ne denli doğru olduğunu test etmiş oldum. O akşam ameliyat yapılıyor, ertesi gün çocuğun durumu kötüleşiyor ,sabah hastahaneye gelip imza atmam gerektiği tarafıma bildiriliyor. Bebek makineye bağlı yaşamaya başlıyor ve şansımızın çok düşük olduğu belirtiliyor,bir kaçgün sonra ben yine görev yerime dönüyorum. 32 gün sonra makineden çıkıyor, birkaç ay sonra ikinci ameliyat ile sağlığına kavuşuyor.
Üç yıl sonra kardeşim dediğim arkadaşımın sağlık problemi nedeniyle aynı hastahanedeyim. Mavi gözlü,yüreği insanlık sevgisiyle dolu,genç bir doçentin yol göstermesiyle işlerimiz yolunda gidiyor. Sanki sihirli bir değnek önümüzdeki tüm engelleri kaldırıyor. Bir başka yüreği güzel insan genel cerrahiden Profesör Doktor Cafer POLAT, bize yaklaşımıyla,ses tonuyla ona karşı güvenimizi sağlıyor. Korkuyla geldiğimiz yerden huzurla ayrılıyoruz.
Ölmek üzeri olan altı günlük bir bebek için, koşuşturan insana, bir profesörün yaklaşımıyla, beynimizde oluşan 19 mayıs üniversitesi tıp fakültesi hastahanesİ hakkındaki olumsuz izlenim, mavi gözlü doçentin sayesinde olumluya döndüğünü farkedeyoruz. O doçentin ismini hala daha yazmadım değilmi. O Doçent Doktor Fatih ÖZKAN'dı.
Onun nezdinde çocuk cerrahisi ve genel cerrahide görev yapan profesöründen,asistanına, hemşiresinden,personeline kadar , fakültede görevli herkese saygılarımı sunuyorum. Unutulmasın ki oraya gelenler, rahatsızlıklarına kesin çözüm bulunacak diye geliyorlar. Bazıları belki konuşup derdini anlatamaya bilir. Belkide bir gülümsemeye ihtiyaçları vardır,o gülümsemeyi esirgemeyin o insanlardan. Önümüzdeki tüm engelleri kaldıran sihirli şey Fatih hocanın gülümseyerek bize yaklaşımının altında yatmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.