Reşit Öztürk

Reşit Öztürk

Uzun evliliğin sırrı

Rize'de uzun evliliğin sırrı konulu seminerde konuşan elli yıllık evli Temel diyor ki: Eşime hep iyi davrandım, onu hep memnun ettim, en önemlisi evliliğimizin beşinci yıldönümünde onu Amerika'ya götürdüm.

Katılımcı: Peki ellinci yıldönümünde ne yapacaksın? diye sorar. Temel de cevabı verir: Gidip geri getireceğim. ***

Yüzme bilmeyen bir turist denize düşmüştü. Suda çırpınırken can havliyle bağırıyordu. -Help! Help! Yoldan geçen Temel onu gördü. Kızgın bir şekilde bağırdı:

-Ula İngilizce öğreneceğine, yüzme öğrenseydin ya! ***

Temel'le Fadime yeni evlenmişler. Çarşıya alışverişe çıkmışlar. Temel demiş ki: Fadime ver elini tutayım. Fadime: Neden, ağır değil ki! ***

Temel bir gün İstanbul'dan Trabzon'a dönerken otobüse binmiş, Fadime'ye haber etmiş. Telefonda konuşurken yanına yaklaşan muavin: Beyefendi telefonla konuşmak yasaktır, lütfen telefonunuzu kapatın, demiş. Temel de: Muavin Bey, ben telefonla değil karım Fadime'yle konuşiyrum daa, demiş. ***

Temel bir gün patronuna gidip, evlilik hazırlıkları için izin ister. Patron: Temel bu evlilik işini yaz tatiline getirsen de işimiz aksamasa olmaz mı? der. Temel: Evliliği yaz tatiline getireyim de tatilimi zehir mi edeyim? der. ***

Dursun: Ula Temel, şubat tatilinde ne yaptın, Giresun'a gittun mi? Temel: Ula Dursun, bizim oraya normal zamanda zor gidiliyor, hiç kışın gidilur mi daa? ***

Temel bir vapur acentesine gitmiş: Biz vapuru kaçirduk, başka vapur bulur misunuz? Acente yetkilisi: Kaç kişisiniz? demiş. Temel: Yediyuz deyince, acente yetkilisi bu kadar müşteriyi kaçırmamak için hemen yeni bir vapur istemiş.

Vapur geldiğinde Temel ve arkadaşları rıhtımda toplanmışlar. Ama nedense fazla kalabalık değillermiş. Görevli sormuş: Hani yedi yüz kişiydiniz? Temel: Doğridur, işte pir, içi, uç, dort, pes, alti, yedi. Toplam yediyuz daa! demiş.

Acente yetkilisinin kafası atmış, Temel'i bir güzel dövmüş ve: Eğer, bir daha i yerine, u dersen canına okurum demiş.

Temel birkaç gün sonra bir bakkala gitmiş. Bana bir mim verin, demiş. Bakkal anlamamış ve birkaç kez tekrar ettirmiş sonra eliyle göstermesini istemiş. Temel eli ile işaret edince: Yooo, o mim değil mumdur, demiş bakkal. Temel: Olsun daa, mim demek, dayak yemekten iyidur. ***

Karadeniz'de bir camide hoca vaaz veriyormuş. Ey cemaat, camimizin tadilatı için yüz lira şuraya, iki yüz lira şuraya, toplam beş yüz liraya ihtiyacımız var, der.

Köyde de herkes gurbette olduğundan, ancak üç yüz lira toplarlar. Ey cemaat, üç yüz lira topladık, iki yüz lira açığımız var. Ne yapacağız, ne edeceğiz diye cemaate sorarken cemaatten biri seslenir. Hocam zarar ediyorsak kapatalım camiyi, der. ***

Karı koca sinema dönüşü bir bara gitmişler. Masaya oturur oturmaz kadının gözü barda tek başına içen adama ilişmiş. Biraz dikkatlice bakınca, Aaa o! deyivermiş. Kocası meraklanmış. Kim o?

Seninle evlenmeden önce çıktığım çocuk. Biliyor musun ayrılırken onu burada bırakmıştım. Demek yedi yıldır aynı yerde içiyor. Kocası başını sallamış. Onu anlıyorum, ama bir olay bu kadar uzun zaman kutlanmaz ki. ***

Oflu Hoca, bir gün vaaz ederken cemaate sormuş. Karısından korkan varsa ayağa kalksın diye. Herkes ayağa kalkmış bir tanesi kalkamamış.

Oflu Hoca demiş: Sen neden kalkmadın? Karından korkmuyor musun? Adam: Ben karımın adını duyunca dizlerimin bağı çözülüyor, ondan ayağa kalkamadım, demiş.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Reşit Öztürk Arşivi
SON YAZILAR