Semiha Sandıkçı

Semiha Sandıkçı

ALIŞKANLIKLAR

Alışkanlık, belirli bir zaman içinde süregelen, eylem, düşünce, yaşam tarzı, veya davranış  biçimidir. Vazgeçilmez olandır. Alışkanlıklar düşünülmüş  eylemler değil, artık  rutine bağlanmış, süregelen olaylardır. Hayatımızda farkına  bile varmadan oluşan alışkanlıklar zinciri, önce masum görülecek  kadar hafif sonra kırılamayacak kadar güçlü  olurlar. Zaman içinde  o zincire bir halka ekleriz, sonrasında  da onu güçlendiririz. Madde kullanımı, alkol, sigara en güçlü, zararlı örneğidir ama ben daha masum görünen  ama hayatımızı  saran alışkanlıklara dikkat çekmek  istiyorum.
  Vazgeçemediğimiz tatlılar gibi, yerken büyük keyif aldığımız bitince pişman olduğumuz o tatlılar. En masum, en tatlı olanı. Newyork Times'da gazeteci olan Charles, karnı acıkmamış olmasına rağmen  her gün saat 15:00'de çikolatalı  kurabiye yeme isteği yüzünden kilo almaya başladığını fark edince bunu araştırmaya  başlar. Neden aynı  saatte hep aynı şeyi canı istiyor merak eder. Nedeni olarak da bunun günlerini  kuşatan bilinçsiz seçim ve görünmeyen  tercihlerin sonucunda oluşan bir alışkanlık olduğunu keşfeder . Dünya genelinde sembol haline gelmiş beş çayları gibi. Saat beş demek çay demek birçok insan için. Bazıları için pazartesi demek temizlik demek gibi. O kişiler için pazartesi sadece temizlik içindir, bir yere gidilmez, gelecek olan varsa kabul edilmez. Bir terslik çıkar  o gün  temizlik olmazsa o kişi için bir felaket gibi görünür, büyük rahatsızlık verir. Bir çok insanın evde aynı köşede oturması, hep aynı kupayı kullanması, aynı kafeye gitmesi, sadece sevdiği markadan alışveriş yapması, kahvaltıda aynı peyniri yemesi tanıdık geldi mi size de?
 Yıllarca  oturduğu eve, mahalleye alışmak başka bir yerde yaşamayı  düşünmemek, istememek, bundan çekinmek. Oradaki evleri, yolları, insanları, bakkalı tanıyor olmak ve bunun  kişiye verdiği  güven duygusundandır. Güven duygusu, mutluluk hissi alışkanlıkları güçlendiren olgulardır.
  Bazıları arabasına alışır güçlü bir bağ kurar arasında, nerde ne problem çıkaracağını bilir çünkü. Bazılarının alıştıkları ise insanlardır, genelde aynı kişilerle, sık sık görüşürler. Bir kaç gün görmese duramazlar. Çünkü onların yanında kendilerini rahat hissederler. Tanıdıkları  ifadeler, tanıdıkları tepkiler, aşina oldukları tavırlar  vardır karşılarında. Bildiği kişiyle diyalog  kolaydır, ne düşünüyor, nasıl cevap verir ben ne demeliyim diye düşünmek gerekmez. Araştırmalara göre davranışlarımızın %50'sini alışkanlıklar oluştururmuş. Otomatik pilota bağlar gibi hareket ederiz. Bu beynimizi yorulmaktan korur. Bu esnada başka şeyler de düşünebiliriz .Aslında beynimizin bize sağladığı kolaylık diyebiliriz. Ancak bu kolaylığın da kötü yönleri var, tembelliğe yol açması gibi. Artık çoğu şeyi aklımıza değil de akıllı telefonlara kayıt ettiğimiz gibi. Gün içinde aldığımız kararların çoğu beynimizin kendiliğinden ürettiği alışkanlıklarımızdır. Onlar düşünülmüş eylemler değil, artık rutine bağlanmış  olaylardır. "Her alışkanlık elimizi daha becerikli, aklımızı ise daha beceriksiz hale sokar" der Nietzsche.
  Thomas Cook araştırma gezisi sırasında Atlas okyanusunun ıssız bir yerinde milyonlarca kuşun  havada çığlıklarla ,daireler çizerek uçtuğunu görür. Kuşlar insanı sağır edecek kadar yüksek sesle çığlıklar atıyor daha sonra yorulanlar okyanusun dev dalgaları arasına kendisini bırakıp intihar ediyordu. Bir çok  balıkçı ve bilim adamının ilgisini çeken bu olay, araştırma konusu olur. Göçmen kuşların farklı yönlerden gelerek birleştikleri bu noktada neden intihar ettiklerini merak ederler. Yıllar süren araştırmalar sonunda kuşların  intihar ettikleri bu noktada daha önceleri bir ada olduğunu ve bir deprem sonucunda okyanusa gömüldüğünü bulurlar. İnsanların yokluğunu bile fark etmediği bu ada ,kuşların göç  yollarının  bir durağı, belki de önemli bir simgesi idi. Binlerce kilometrelik yoldan gelip, aradıkları adayı bulamayan kuşlar kanat çırpmaktan bitkin düşüp, bedenlerini okyanus sularına  bırakmaktaymış. Aynı şeylerin etrafında bilinçsizce kanat çarpıp  dururuz şu hayatta. Bir düzen kurarız alışkanlıklarımızla, o düzenin  bozulması da rahatsız eder, bazen panik hali yaşatır. 
 Alışkanlıklar  bizi kuşattığında, esaret halini aldığında artık onlardan vazgeçme zamanı gelmiştir.  Şiddet gördüğü, mutsuz olduğu bir evliliğe alıştığı için ayrılığı düşünemeyen, bundan korkan kişi gibi. Ya da şiddetle, kavgayla güç ilişkisi kurmaya alışan aciz kişi gibi. Alışkanlıklardan vazgeçmek gayet meşakkatli olan, kararlılık ve irade isteyen, insana zor gelen bir olaydır. Sebebi de insanın değişmeye karşı gösterdiği dirençtir. Bırakmak istemeyiz, çünkü onlar bizi mutlu eden, güvende hissettiren, tamamlanmışlık duygusu veren olaylardır. Zaman ister, güçlü irade ister ama imkansız değildir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Semiha Sandıkçı Arşivi
SON YAZILAR