VİCDANA DANIŞMAK…
Peygamberimiz; “Din, nasihattır” buyurmuştur. İnsanların birbirlerinin tecrübesinden istifade etmelerine ve kendilerinin uyarılmalarına her zaman ihtiyaçları vardır. Herkes yaşamını, sahip olduğu tecrübe doğrultusunda yürütmeye çalışsa, her tecrübe için en az bir bedel ödemesi gerekecektir. Tecrübe sahibi olan büyüklerin tecrübelerinden istifade edilmesi halinde, kısa olan insan hayatı daha verimli geçecektir.
Günlük yaşamda, insanın hayatını etkileyen ve doğru yaşamasını engelleyen bir çok dünyevi hususiyet vardır. Bunlar arzu ve isteklerle de birleşince, kişinin hayatını olumsuz etkilerler.
İmani Kamil olan insanlar, hem tecrübeli büyüklerden istifade ederler, hem de her yaptıkları işi imanlarına test ettirirler. Bir işin doğru yapılıp yapılmadığının en güzel testi, o işle ilgili olarak vicdana danışmaktır. Vicdanlar, fıtrat üzere bulundukları için hile yapmazlar, yalan söylemezler, yanlışa da izin vermezler.
Günah tarif edilirken, bunların kalbi rahatsız eden fiiller olduğu belirtilmiştir. Bu da, kalbin, yani vicdanın insanı yanıltmayacağı gerçeğidir. İnsanın yaptığı işle ilgili pişmanlık duyması, Allah c.c.’ın ona ihsan ettiği güzel bir lütuftur.
İnsan, kendini bilmeyle insandır, kendini bilmesi de değerindendir. Değerini bilmeyen insan, kendini bilemez, kendini bilmeyen, Rabbını tanıyamaz, Rabbını tanımayan da insan olarak tarif edilemez. Bu gibiler için Kur’an; “Onlar hayvanlardan da daha aşağıdırlar” tarifini yapmaktadır.
Nasihate kulak vermeyen, tecrübelerden istifade etmeyen kimselerin vicdanları cüzdanlarına bağlanır. Onlar, menfaat peşinde koşar, çıkar ilişkisi kurar, hesabına hizmet etmeyeni etrafından kovarlar. Hesap insanı ile nasip insanını birbirinden ayırmak için feraset ve basiret gerekir, bunlar da nasihatlerle elde edilir. Büyüklerin ve bilenlerin dizinin dibinde bulunmak, onlardan ders almak, gönüllerini paylaşmak, dualarına konu olmak lazımdır.
Mevlana ne güzel söylemiş; “Selamları is kokanla, misk kokanı bir birinden ayırmak gerekir” diye. Yine Mevlana; “Acı su da tatlı su da berraktır, onların farkı tadındadır. Dışardan bakıldığında birbirine benzedikleri için hangisinin acı hangisinin tatlı olduğu anlaşılmaz, içmek gerekir ki anlayasın” diye önemli bir değer bakışını insanlıkla paylaşmıştır.
İs kokan selamla, misk kokan selamı, tatlı suyla acı suyu birbirinden ayırmak için tecrübe ve bilgi gerekir. Bunun için de nasihate ihtiyaç vardır. Bilginin hafızı olmak da yetmez, arifi olmak gerekir. Yani hikmetlere ulaşmak esastır. Yemen’de olanı yanında görebilmek, yanında olanı Yemen’e kovabilmek; insanları tanımakla olur. Bu da tecrübedir, nasihatin hayata yansımasıdır.
Büyüklerimizden istifade edeceğimiz en önemli değer; onların malı mülkü, servet ve sermayesi değil, tecrübeleridir. Zira; vefat ettiklerinde sahip oldukları tüm dünyalıklar geride kalır ama kazandıkları tecrübeler kendileriyle birlikte yok olur gider.
Her yaştaki ve kademedeki insanın, büyüğünden alacağı nasihat, diğerinin tecrübesinden kazanacağı bilgi vardır. Nasihate kulak verenler en az bedelle ve en verimli şekilde hayatını yürütürler. Öncelikle vicdanın sesini dinlemek, sonra da tecrübelilerden istifade etmek hata yapmayı ortadan kaldırır veya en aza indirmiş olur.
Akıllı insanlar vicdanlarının sesini dinlerler, vicdanlarını dinleyip, tecrübelilerden istifade edenler de huzurlu ve mutlu yaşarlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.