ARAFAT'TA AĞLAMAK

 

    Köşe yazılarımızı takip edenler onbeş günden beri kutsal topraklarda olduğumuzu bilmektedirler. 
     Bir grup dostumuzla 19 Nisan tarihinde Çarşamba havaalanından başlayan umre yolculuğumuz bugün (3 Mayıs) yine Çarşamba havaalanında sona erecektir. 
    Bu süre içinde Resûlullahın ve Beytullahın misafiri olan umreci dostlarımız hanelerine dönmüş olacaklardır. 
     Onbeş günlük söz konusu umre yolculuğu sürecinde bir çok duygu ve ibadet yoğunluğu yaşadık. 
     Peygamberimize, Ravzasında selâm vermenin onurunu hissettik. 
     Cennetül Bakiye ziyaret yaparak, selamlarımızı arz ettik. 
     Uhut şehitliğini   ziyaret edip, Hz.Hamzanın kabri başında Kur'an okuyarak, Peygamberimizin dişini tedavi için geriye çekilerek, sığındığı mağaraya girdik. 
     Cumartesi günleri ziyaret edilip, iki rek'at namaz kılınması halinde umre sevabı verileceği müjdesi olan Kuba mescidini biz de cumartesi günü ziyaret ettik.
     Dört gün kaldığımız Medine-i Münevverede çok yumuşak ve duygu dolu zaman geçirdik. 
     Peygamberimize selâm vermenin tadı yanında, Ravzada namaz kılmanın en yüksek düzeydeki duygusunu hücrelerimize kadar hissettik.  
    Mekke'de geçen 10 günlük zamanımızda, adeta günler birbirine karıştı. Her gün, bir sonraki günden ödünç alarak ibadet ve ziyaretlerimize devam ettik. 
     Hiçbir kör saatimiz olmadı, buna fırsat vermedik. İnsanlık ve İslâm tarihi ile ilgili yerleri ziyaret ederek, bilgilendirme yaptık. 
     Bilgi, ilgi ve sevgi ile dolu geçen ziyaret ve ibadet yoğunluğu; göz yaşlarının aktığı, duyguların çoştuğu bir süreç yaşadık. 
     Umrecilerimizden müteahhit İrfan Koçbıyık'ın, umre süreci ile ilgili duygu dolu izahı, onbeş günlük zamanın nasıl geçtiğini anlatmaya yetecek netlikteydi. Üçüncü defa umreye geldiğini belirten İrfan Koçbıyık; her geldiğinde farklı bir duygu yaşadığını ifade ederken, gözlerinin yaşarması, söylediklerinin şahidi oldu. 
    Mekke'de geçirdiğimiz günleri paylaşacağım bir başka yazımda, zaman zaman umreciler arasında ihtilaf konusuna dönüşen "Umre" mi, "Tavaf" mı daha faziletlidir konusunu da izah edeceğim. 
     Yaşanmadan, konuşulmaması gereken bir süreçtir umre ve hac ibadetiyle ilgili konular. Teorik bilgilerle izahınını yapmak zordur. Mutlaka pratiğine, ya şahit olmak ya da bizzat yaşamak gerekir. 
    Mekke'de olunca, hac dönemi olmasa da Arafat'a gidilir, ziyaret edilir ve dua yapılır. Arefe gününün dışında Arafat sıradan bir yer gibi kabul edilse de, hac döneminin duygusu yine de hissedilir. 
    Biz de, ziyaret ettik Cebel-i Rahme'yi grubumuzla birlikte. Tam zirvede yaptığım dua esnasında umrecilerimizden Muhammed Başural'ın ağlama çığlıkları yaktı çigerlerimizi ve o çığlık üzerine ağlamayan kalmadı rahmet tepesinde. 
    Hele, Uğur Erçin isimli umreci kardeşimizin; "Hocam ! Ağlamadan Arafat anlaşılmaz. Arafatı anlamak; ağlamaktır.  Ağlamak; Arafatın ruhudur" diye duygusunu ifade ile yaptığı izah beni de etkiledi gerçekten. 
    Arafat; ağlamaktır. O duygularla günahlardan kurtulmaktır. Derdini, Rabbına arz etmektir.  Kâbe ile mukayese edilmez elbette Arafat ama başka bir alan açar inananların önüne Rahmet tepesi. 
    Her ziyaretimizde Rahmet tepesinin zirvesinde dikili beyaz taşın yanına çıkar, kısa bir bilgilendirme yaptıktan sonra uzunca bir dua yaparım umrecilerimize. 
     Bu defa da Arafatta dua yaptık ağladık, ağladıkça duygulandık, duygulandıkça bütün dertlerimizi Rabbımıza arz ettik. Çıkarkenki yükümüzden hafiflemiş olarak döndük. Huzur ve mutluluk her bir umrecinin gözünde ve yüzünde şahadete dönüşmüştü. Dökülen gözyaşlarıyla dertler da gitmişti. İstenen arzular sanki oradan ayrılmadan lütfedilmişti.
     Arafatı anlamak için ağlamak gerekirmiş gercekten. Anlayanlar ve bu idraka ulaşanların dizinin bağı çözülürmüş hakikaten. İnsanın melekleşmesi meğer böyle olurmuş gönülden. Bu duygunun idraka dönüşmesi en ideal Arafat ağlamasıdır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR