OLAYLARA TARAFSIZ BAKMAK GEREKİRSE
Olayları değerlendirirken nefsimizi bir yana bırakıp objektif değerlendirebiliyor isek ne mutlu bize, yok nefsimizi karıştırarak menfaatimize ve nefsimizin istediği gibi değerlendiriyor isek o zaman da yazıklar olsun bize. İnsan olarak belki nefsimizi olayların dışında tutamadığımız zamanlar da olabilir ancak gazetecilik gibi toplumun gözü, kulağı vicdanı olan bir mesleği yapıyor iseniz olayları değerlendirirken mutlak surette kamu yararı ve vicdan muhasebesi yaparak konuları değerlendirmek zorundasınız. Şahsen elimden geldiği kadar bu ölçüye uymaya çalışsam da zaman, zaman nefsim devreye girip beni zorluyor ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu güne kadar yaptığım işlerde yüzde seksen kamu yararı ve Allah'ın rızasını güttüm ama yüzde yirmi nefsimin karıştığını da söylemek zorundayım.
Allah'tan niyazım yüzde yirmilik nefsi kısmını da devre dışı bırakarak işlerimi yapmamı nasıp eylemesidir. Bu izahatı verme nedenim son günlerde gündemde olan Kenan Şara'nın yaptığı yazlıkla ilgili yapılan haberlere tarafsız olarak sadece toplumu doğru aydınlatmak adına ve manevi sorumluluğunu taşıyarak bazı açıklamalar getirtmek istememdir.
Bu konuyu ele almadan önce bazı izahatları vermem gerekiyor, anılan yazlık benim yazlığıma çok yakın mesafede bulunan bir bölgededir, benim yazlığım polis okulunu geçtikten sonra Bafra tarafında anılan yazlık ise Polis Okulu'nun Samsun tarafındaki olup konuyla ilgili yaklaşık altı aydan beri bana da gelindi ve bazı şikayetler gündeme geldi. Ancak yapılan şikayetlerdeki konular farklı konulardı, inşaatın yapım aşamasındaki harcamalarla ilgili şikayetler olduğundan elimde belge olmaksızın ve emin olmadan bu tür haberleri yapmanın doğru olmayacağını düşündüğümden haber yapmadım.
Peki neden haber yapıldı derseniz o konuyu sanırım daha önceki yazılarımda yeterince anlatmıştım. Zira Kenan Bey de benim dediklerimi teyit eder mahiyette açıklamalar yaptı. Zaten ben yazdıklarımı elimdeki belgeler üzerinden yazdığımdan kimsenin teyidine de gerek yoktu ama sizin yazdıklarınızı birisi teyit edince daha zevkli oluyor. Buradaki asıl sorun bazı gazetelerin Büyükşehir Belediyesinden beklentilerine cevap alamamalarıdır, dikkat ettiyseniz bundan bir hafta önce Büyükşehir Belediye Başkanı bir TV programında gazetecileri hedef göstererek nasıl ayakta durduklarını, vergi vermediklerini, onları Belediyenin kapısından içeri sokmadığını beyan etmişti, bazı gazeteciler de kendisine hak verir mahiyette yazılar yazmışlardı. Ama Allah öyle büyük ki, aradan bir hafta geçmeden Kenan Şara olayını aynı gazeteciler yayınlayınca yayınlama nedenleri açıkça ortaya çıktı.
Peki daha önce Büyükşehir Belediyesinin kapısından içeriye alınmayan bazı gazeteciler daha sonra nasıl ve neden içeriye alındı ve onlara geniş detaylı bilgiler verildi derseniz orada da çok farklı arka plan hesapları var. Öncelikle araya giren hatırlı dostlar var. Bu dostların iki türlü amaçları var, birinci amaçları aday oldukları odayla ilgili kendilerine destek veren gazetelere ekonomik destek sağlamak, ikincisi ise yaklaşan yerel seçimlerde bazı gazetecilerle Belediyeyi yakınlaştırıp Belediyeyi tek yayın organıyla yayın yapmaktan çıkartıp başka yayın kuruluşlarını da yanlarına almak.
Peki bu gazeteciler bunu kamuoyuna nasıl izah edecekler derseniz o da çok basit ömrü hayatlarında hiç akıllarının ucundan dahi geçmeyen gazetecilik ilkelerini yeni hatırlayıp tarafsız gazeteciliğe sığınarak konuyu izah etmeye çalışsalar da bu toplum balık hafızalı olmadığından bu tür işlere pirim vermez. İşin daha da gülünç tarafı 2007 yılında yaşadığımız A Takımı operasyonunda bizleri adeta linç edenler şimdi çıkıp masumluk karinelerinden söz edebiliyor iseler buna havada uçan kargalar dahi gülerler. Burada yapılmak istenen şey açıkça ortada birileri satamadıkları malların bedelini ödetmek isterken birileri de bu kavgadan nasıl nemalanırız hesabını yapıyorlar. O halde bize düşen görev nefsimizi bir kenara bırakarak bu olaylara tarafsız olarak açıklık getirmektir.
Dün yazlığıma giderken bizzat yerinde incelemek üzere Kenan Bey'in yazlığına gittim, yazlıkta bir vatandaş çalışıyordu, camcılar da cam takmaya gelmişlerdi ancak beni tanıyan yoktu. Kenan Bey'in anlattığı konuların bir kısmı doğru, ancak hakkaniyet ölçüsüne uymayan konu kendi yazlığına kadar yol düz geliyor, kendi yazlığına gelindiğinde ise yol yaklaşık bir metre civarında yükseltilmiş. Kendi yazlığı geçince ise yol yine aynı seviyeye düşmüş, bu olayın asla ve kata kabul edilebilir bir tarafı yok. Zira herhangi bir yağmurda yağmurun yoldan denize ulaşma imkanı yok. Çünkü Kenan Beyin yazlığının önü bir metre civarında kalkmış olduğundan su orada adeta göl gibi birikir ve etrafındaki insanlar ciddi anlamda mağdur olurlar.
Bir inşaatçı gözüyle baktığımda o binaya Atakum Belediyesi kesinlikle iskan izni vermemeli, şayet verirse yasal suç işler. Vahap Çelik İlkadım bölgesinde Gazi Caddesinde yaptığı binanın önündeki yaya yolu elli santim yükselttiği için o binayı satmış olmasına rağmen hala daha iskan alamamıştır, alma imkanı da yok. O zaman önce Vahap Çelik'in o binasına da iskan izni vermeleri gerekir ki bu yasal açıdan mümkün değil. Biz inşaatçılar bina yaparken kotu yoldan alırız. Kenan Bey bu kotu Atakum Belediyesi verdi diyorsa o zaman Atakum Belediyesi de zan altında kalır, ben otuz yıl İnşaat Müteahhitliği yaptım böyle bir uygulama hiç görmedim, varsa gören lütfen söylesin.
Bitişiğindeki binaya gelince, inşaatin deniz tarafında tek bir bina var bitmiş, üst orman tarafında da yine yeni bitmiş bir bina var onda satılık levhası var, bu iki binaya da ruhsat verilmeden inşaat yapma imkanları yok. Dün eski Altınkum Belediye Başkanı orası yeşil alan değildi şeklinde bir açıklama yapmış. Zaten yeşil alan olsa biz inşaat ruhsatı veremezdik diyor. Ama Kenan Bey orası 2004 yılında yeşil alan olmuş diyor. Burada ciddi bir ikilem var. Şayet Kenan Beyin dediği doğru ise kendisi haklı. Yok Cemal Gülhanın dediği doğru ise o zaman Kenan Bey haksız, bunu ancak Atakum Belediyesindeki imar planları ortaya çıkarır.
Gelelim Kenan Beyin bazı açıklamalarına. Kendisine yapılan saldırıların görevi nedeniyle yapıldığını söylemesi doğrudur. Ancak yapılan eleştiriler şahsına yönelik ise buna bir şey diyemem. Yok yaptığı yanlış uygulamalara eleştiri mahiyetinde ise ona katlanmak zorundadır. A takımı davası ile ilgili söylediklerine katılıyorum. Zira o dönemde ben de onunla birlikte görev yaptım, her ikimiz de taşın altına elimizi koymanın çok ağır bedelini ödedik. Kendisinden talepleri olanlara gelince; gazeteyi kurduğum günden bu güne kadar tek bir kuruşluk talebim olmamıştır, olması da söz konusu olamaz. Kanaatimce Başkan da bunu göz önüne alarak nasıl ayakta durduğumuzu sorgulamış. Kenan Beyin kendilerinden talepte bulunanlarla ilgili sözlerinden kimleri kastettiği bellidir. Kamuoyunun bunu çok iyi bildiği kanaatindeyim.
'Samsun'da oturacak evim yok.' İfadesine gelince. Bu ifade biraz abartılı geldi bana. Zira Kenan Beyin ta önceden Çiftlikte bir evi vardı, şayet satmadıysa hala daha da onun olduğunu biliyorum, kaldı ki Atakum Balaç bölgesinde daha önce beni de ortak ettiği ancak sonra benim çıktığım bir arsayı Müteahhide vermeleri sonucu oradan birkaç daire aldıklarını biliyorum. Ama o daireler kendi üzerinde olmayabilir. Bu dairelerin başkasının olduğu anlamına gelmemeli. Aslında Kenan Bey gibi teknik bir adamın bu kadar serveti olması da gayet doğaldır. Buradaki sorun mal varlığı değil, yaptığı yanlış uygulamalardır. Kaldı ki bu tür görevlerde çok fazla kalan insanlar mutlaka yıpranırlar belli bir süreden sonra değişmeleri gerekir. Ancak her ne hikmetse Kenan Bey yaklaşık onüç yıldır aynı görevde olmasına rağmen değişmedi.
Sözlerimi bitirirken bir konuya daha açıklama getirmek istiyorum. Belediyelerde kim Başkan olursa olsun orası kamusal alandır ve tüm halkın malıdır. Kendilerine yakın gazetecilere destek olup, eleştiri yapanların gazetelerini Belediyeye sokmamaları asla doğru bir davranış biçimi değil. Gidin bakın ne Belediyede ne de Belediyeye bağlı hiçbir kurumda bir veya iki gazete dışında gazete bulamazsınız. Bir basın organının her gün 90-100 gazetesini alırken diğerlerinden tek bir tane dahi almıyor iseniz burada sorunu başkalarında aramanın da çok doğru olmadığı kanaatindeyim.
Bu şehirde üç büyük, yedi küçük gazete var. Bu gazeteler bu şehrin ve bu ülkenin gazeteleridir. Onları dışlayarak bir yere varmak da mümkün değildir. Başkalarına nasihat edenler biraz da kendilerine özeleştiri yapmaz iseler doğruyu bulamazlar. Bugün biraz detaylı yazmam gerektiği için konuyu uzattığım için özür dileyerek sözlerime son veriyorum.
Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.