ŞU ALTINCI KAT MESELESİNİ DEĞERLENDİRMEYE NE DERSİNİZ?

ŞU ALTINCI KAT MESELESİNİ DEĞERLENDİRMEYE NE DERSİNİZ?

                Altıncı kat meselesine girmeden önce son günlerde ülkemizde ve Dünyada yaşanan olaylarla ilgili bir kaç kelam etmek istiyorum, yaşanan olaylarla ilgili öncelikle şunu belirtmek isterim ki çözüm süreci ile ilgili geçmişte yazdığım köşe yazılarına bakıldığında, söylediklerimde ne kadar haklı olduğum bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Çözüm sürecinde bugüne kadar Hükümet karşı tarafa en ufak bir şey vermedi, sadece yetkililer havanda su dövmekten başka hiç bir şey yapmadılar, yok akil adamlarmış, yok Kürtçe Televizyonmuş, yok herkese anadilde konuşma eğitim haklarıymış, bunların tamamı hikâye. Ortada cezaevlerinde olan tutuklu ve hükümlülerle, dağdakilerin sorunlarını çözmek varken bunun dışında konuşmak bana göre abesle iştigaldir, zira bu insanların şu veya bu şekilde sorunlarına çözüm üretmeden çözüm sürecinden kimse bahsetmemeli.

 Benim bu konuda yaptığım istihbarat şu yönde, karşı taraf der ki; Hükümet sürekli bizimle anlaştı ama her anlaşmadan sonra bir mazeret bulup verdiği sözlerde durmadı, şayet söylenilenler doğru ise ortada ciddi anlamda bir sorun var demektir. Bu işler hamasi günlük siyasi söylemlerle çözülmez, samimi ve ilkeli duruş sergilemek suretiyle çözülür. Bu adamlara birileri herkes eve dönecek diye söz vermiş ise adam gibi sözlerini yerine getirmek zorundadırlar, aksi halde kimse çözüm beklemesin. Beşir Atalay'ın yaptığı son açıklamaya bakıldığında söylenilenlerin doğru olduğu ortaya çıkmakta, zira Bakan Atalay herkesin eve döneceğini bu konuda yapılması gereken neyse sonuna dek yapılacağını açıkladı. Hükümet, Af çıkarmayacağım dese de buna inanmak mümkün değil, Af olmadan çözümün olması mümkün değil, sorarım size siz karşı tarafın yerinde olsanız bu kadar mücadeleden sonra adamlarınızın önemli bir kısmı cezaevlerinde iken çözüme razı olur musunuz? Kaldı ki adamlar seçimlerde birçok ilde Belediye Başkanlıklarını kazanmış durumdalar, artık onları görmezlikten gelmek kafamızı kuma gömmekten öteye geçmez.

                Gelinen noktada yaşanan son olaylara bakıldığında olayların arkasında iki şıktan birisi olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Birinci şık, Hükümetle PKK anlaştı bu anlaşmanın gereği olan genel bir affın çıkabilmesi için toplumun havasının alınması gerekmekteydi, bu nedenle bu olaylar çıkarıldı ki çıkacak olan Af yasasına tepki gelmesin, amiyane tabirle toplumun gazı alındı. İkinci şık ise PKK daha önce çözüm sürecinde aldığı sözlerin yerine getirilmemesi nedeniyle misilleme yapıp taviz koparmaya çalışmakta. Her iki şık da mümkün gözükmekte olup bu konuyla ilgili olarak yapılması gereken ne ise yapılması gerektiğini düşünüyorum. Başbakan her ne kadar Af çıkarmayacağım demiş ise de ülkedeki huzurun gereği Af yapmakta ise onu yapmaktan da kaçınmamalı, ancak bunu yapar iken biraz dikkatli olup şehitlerimizin yakınlarını da üzmeden bu süreci geçmek zorundayız. Yaşanan olaylarla ilgili benim kanaati acizanem budur.

                Gelelim asıl konumuza malumunuz bazı gazeteler ısrarla Atakum Belediyesi'nde yaşanan atamalarla ilgili bir altıncı kat muhabbeti tutturmuş gidiyorlar, olayın aslının ne olduğunu ben çok iyi biliyorum. Olayın arkasında iki önemli olay var birincisi daha önce de köşe yazılarımda belirttiğim gibi bu gazetelerin çalışanları yeni seçilen Belediye Başkanlarına gidip onları güzelce söğüşledikten sonra onlarla ilgili haber, röportaj ve yorumlar yapmaktalar. Aynı teklifi Atakum Belediye Başkanı'na da getirmişlerdir. O'da kabul etmeyince onu yıpratmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar ama şantajcı gazeteci biz oluyoruz, nasıl ama yemede yanında yat değil mi? Bu gazetelerin yaptıkları bir haber yüzünden Havza Belediye Başkanı Murat İkiz, AK Parti Genel Merkezi'nden öyle bir fırça yemiş ki yanında bulunan arkadaşlar o yüzden başlarını öne eğmişler. Bunu bizzat orada olan arkadaşlar bana anlattılar. Hatta Genel Merkez, Murat İkiz'e o gazeteye tekzip göndereceksin demiş. İshak Taşçı yeni Belediye Başkanı seçilse de siyasette AK Parti'nin kuruluşundan itibaren olan tecrübeli bir arkadaşımız olduğundan bu numaraları yutmamıştır. Kaldı ki bu gazetelerde zerre kadar adamlık varsa Adem Bektaş'ın seçimi kaybetmesinin ardından sürgün edilen, tecrit edilen, işinden kovulan insanları yazsalar ya, çok fazla öteye gitmeye gerek yok, Miraç Öztürk'ün geçenlerde yazdığı bir köşe yazısında Melike Aktel ile ilgili yaşadıklarını anlatan yazısını okuduğumda ağlamamak için kendimi zor tuttum. Bir insan bir şeyi yaparken biraz tutarlı biraz da ilkeli olmalı.

Altıncı kat haberlerinin ikinci nedeni, bu haberleri yapan gazetelerin bir tanesinin gizli sahibi olan bir Belediye Başkanının Büyükşehir Belediye Başkanlığına olan hevesinde, kendisine rakip olarak Atakum Belediye Başkanı'nı görmesi de olabilir. Zira genç, dinamik, sevecen yüzüyle herkesin beğenisini kazanan İshak Taşçı'nın teknik adam oluşu nedeniyle o Belediye Başkanı kendisine rakip görebileceğinden onun talimatları sonucu da bu tür haberler yapılabilir. Bu gazetenin gerçek sahibinin kim olduğunu tüm detayları ile birlikte yakında siz değerli okurlarımızla paylaşacağımızı da buradan açıklamakta yarar görmekteyim. Sözlerime son verirken herkesin aklını başına almasını aksi halde Atatürk'ün dediği  gibi çizmelerimi yeniden giyeceğimi hatırlatarak sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla                                      

 

 

                 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR