CAHİL CESARETİ
Cahil kelimesi lügatte eğitim, öğretim görmemiş kimse, belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan kimse olarak ifade edilir. Istılahta ise insanın bilmediği konularda ahkâm kesmesine, hakkı ve hakikati kabul etmemesine denir. Neden böyle bir konuyu seçtiğime gelince; bugün birkaç konuda cehalet yapanlarla ilgili yazmak istediğimden önce cehaleti tarif edip ardından da konularımıza girmek istiyorum. Konularımızdan ilki bir holdingin iki CEO’su arasında yaşanan paylaşımlarla ilgili olacak. Holdinge bağlı bir şirketin yöneticisi çalışanların Ramazan ayını tebrik ederken holdingin CEO’su şirkette Ramazan ayı kutlaması diye bir geleneğin bulunmadığını dile getiren bir mesaj yayınlıyor. Ama sıra Noel veya benzeri kutlamalara gelince kutlamaların yapıldığı iddia edilen bu holdingin aynı zamanda zalim İsrail’e elektrik üretip sattığı hatta İsrail Devleti’nin şirketi olan elektrik üretim şirketine ortak olduğu basında çıkmış durumda. Şirketimizde Ramazan kutlaması geleneği yok diyen kişin eğitimli olsa da cehaleti yaptığı açıklamadan belli olan bir din düşmanı olduğu ortada. Devlet gereğini yapmış, soruşturma açıp tutuklama yoluna gitmiş, bu kişi de bildiğim kadarı ile şirketin yöneticiliğinden istifa etmiş.
Öncelikli olarak olaya tepki gösteren halkımızı canı gönülden tebrik ediyorum. Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde, “Sizden biriniz bir kötülük gördüğünde onu eliyle düzeltsin, ona gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, ona da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğzetsin, bu da imanın en zayıf noktasıdır.” buyurmuşlardır. Eliyle düzeltme işi devletin işi, diliyle düzeltme işi yazıp, çizen ve sosyal medyadan tepkisini verenlerin ve bizim gibi eli kalem tutanların işi. Bunlara gücü yetmeyenlerin işi de normal vatandaş olarak yazıp, çizemeyen insanların kalben buğzetmesidir. Burada devlet üzerine düşeni yapmıştır. Eli kalem tutan, sosyal medyadan yazıp çizen ve tepkisini koyanlar da görevlerini yapmıştır, vatandaş da kalben gereğini yapmıştır. Allah hepsinden razı olsun. Ancak dikkatimi çeken bir paylaşım gördüm. Bir meslektaşımız sosyal medya paylaşımında olayı çok farklı değerlendirmiş. Yapılan olayın doğru olmadığını düşünüyorum ama sosyal medya bir kişiyi daha harcadı, bu doğru değil yönünde bir paylaşım yapmış maalesef. Bu da bu arkadaşımızın cehaletini ortaya koymakta. Arkadaş bu paylaşımı yaparken art niyetli yapmamış ama bu kadar cahil ve İslami konularda bilgisiz olduğunu ortaya koymasına da gerek yoktu. Demek ki bazı insanların hiç konuşmaması konuşmasından çok hayırlıymış. Bu arkadaşımız geçmişte pek konuşmazdı. Son zamanlarda bu tür paylaşımlar ve köşe yazıları yazmaya başlayınca susmasının konuşmasından daha hayırlı olacağı kanaatine vardım.
Gelelim ikinci cehalet konusuna. İkinci çözüm sürecinde gelinen nokta şahsen beni mutlu etti. İlk başta bu iş yürümez, herkes şov yapıyor diye düşünmedim değil ancak İmralı heyetinin ve Öcalan’ın yaptığı açıklamanın ardından terör örgütünün olumlu mesaj vermesinin sevindirici bir gelişme olduğu da bir gerçek. Olaylara bakarken sadece ‘Ne mutlu Türküm diyene’ zaviyesinden bakarsak bunun da cehaletin bir başka şekli olacağını unutmayalım. Bu Atasözünün söylendiği dönemin şartlarında çok doğru söylendiği muhakkak ama içerisinde bulunduğumuz şartların gereği neyse onu ülkemizin geleceği için yapma zorunluluğu olduğu da bir gerçek. Allah’a, peygamberlerine ve indirdiği hak kitaplara inanmış insanlar olarak ırkçılığı asla tasvip etmeyen insanlarız. Rabbimiz, yüce kitabında, “Ve cealnaküm kabaile litearefu” yani ‘Sizleri kabilelere bölme nedenimiz birbirinizle tanışırken şuralıyım, buralıyım diyebilmeniz içindir.’ buyurmakta. Bizim için Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı müslümansa kardeşimizdir. Ne mutlu Türküm diyene dediğimizde diğer ırkları dışlıyorsak aynı çatı altında yaşamamız çok zor olur. Ne yalan ben de Türkleri Araplardan fazla severim. Belki yaratılışımın gereği durum budur ama inandığım kitap, “İnnemelmüminüne ihvetün” yani ‘Muhakkak ki inananlar kardeştir.’ buyurmaktadır. Şayet bu kitaba iman etmiş isek buna da iman edip gereğini yapmamızın zorunlu olduğunu unutmayalım.
Yıllardan beri süregelen kardeş kanını akıtma olayı bitecekse hepimiz taşın altına elimizi koymakla mükellefiz. Elbette verdiğimiz şehitleri unutmayacağız, onlara her zaman minnettar kalacağız, onlara bunu yapanları hiç bir zaman affetmeyeceğiz. Hazreti Peygamber en çok sevdiği Hazreti Hamza’yı öldüren Vahşi iman edince onu affetti. Ama benden uzak dur, seni görünce amcam Hazreti Hamza aklıma geliyor dediği gibi bizler de şehitlerimizi katledenlere her zaman mesafeli olacağız ama bundan sonraki süreçte şehit vermemek için yapılması gereken fedakârlıktan da kaçmayacağız. Burada şunu açık ve net belirterek sözlerime son vermek istiyorum. Bu süreçte amacı koltuk sevdası değil vatanın bölünmez bütünlüğü ve vatandaşın huzuru için mücadele edenlerden Rabbim razı olsun. Amaçları bu olmayanları da Rabbim bildiği gibi yapsın diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.