"Canınız cehenneme" denmez!
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde yüksek lisans dersleri almaya başlağım sene, danışman hocam sayın Prof. Dr. Osman Zümrüt, mutlaka okumamız gerektiğini düşündüğü bir kitabı elimize tutuşturmuş, bunun sınavlarda bile sorumlu olunan konular arasına girebileceğini söylemişti.
Kitabı elime alıp evirip çevirmiştim: "Diplomasi Dili..."
Nesi bu kadar önemliydi, o zaman anlayamamıştım. Sınavda sorması olası yerlerine çalışmıştım sadece. Üniversitede geçen altı yıldan sonra hocamın neden bu kitaba bu kadar değer verdiğini çok daha iyi anlamaya başladım. Elimde bu kitap ağıp dönüp okuyorum bu günlerde.
Sakın "neden şimdi?" diye sormayın. Adnan Bahadır'dan da bazı şeyleri "zamanı ve yeri geldiğinde yazmanın" önemini öğrendim çünkü... Elbet bir gün "neden o kitabı şimdi okuduğumu" da anlatırım.
Dönelim kitaba...
Diplomasi Dili denilen lisan, çoğunlukla diplomatlar tarafından halka ve birbirlerine karşı, bir de uluslararası diplomasi ilişkilerinde ülkeler arasında kullanılan bir dil... Net ifadeler kullanmadan net ifade kullanmış gibi görünerek, söylemek istediklerini satırlar değil harfler arasındaki boşluklara, son derece kibarca ve itiraz edilmeyecek şekilde ve ileride tamamen tersine çevrilebilecek şekilde yerleştirmek sanatı...
Aklından geçenin tam tersini söyleyerek aklından geçeni anlatma becerisi... Tüm büyükelçilerin toplandığı bir yemekte "Ülkemiz sizin için elinden geleni yapacaktır" sözleri ile "Bizden ümidi kesin" demek ve bunun karşı tarafta diplomasi dilini bilen diğer büyükelçi tarafından demek istediğiniz şekilde algılanması gibi bir şey bu dil... Tabii "ümidi kesin" alt niyetini anlayan büyükelçinin de "Siz bizim için değerlisiniz, elinizden geleni yapacağınızı biliyoruz" diye cevap vererek "Canınız cehenneme!" demek istediğini ötekinin anlaması...
Ama ortada gayet kibar ve dostane(!) iki cümle var: "Ülkemiz sizin için elinden geleni yapacaktır" ve "Siz biçim için değerlisiniz, elinizden geleni yapacağınızı biliyoruz"...
Bu lisan diplomaside kullanıldığında, günlük hayatımızda bizi pek de alakadar etmiyor ama sıkıntı, bu dilin tüm kurumlarda var olduğunu farkettiğinizde başlıyor...
Bir müdür düşünün mesela... Binbir türlü yalvar yakar, evirme çevirme, çalma çırpma, kopya ile bitirdiği okulundan aldığı mezuniyet diploması ile, bir şirkete yine binbir türlü alevera ve türlü evrak sahteciliği ile girmiş olsun... Bu adam kendinden sonra gelen olası bir müdür adayına ne yapar? Öncelikle kendi yaptıklarını yaparak oraya gelmiş olduğunu düşünür ve onun bütün kirli çamaşırlarını(!) çıkarmaya çalışır. Eğer ortada böyle bir kirlilik bulamazsa, onun yaptığı her eyleme "beceriksizlik ve iş bilmeme" damgası basar. Bu aday müdürün burada kendini savunma durumu yoktur çünkü kendisi alt birimdir ve müdür onun üstüdür. Yani "müdürün her söylediği doğrudur!".
Farzedelim ki aday müdür bütün bu yıpratma ve beceriksiz çıkarma çalışmalarını savuşturmayı ve bir kaç yıl şirkette dayanmayı başardı. Bizim alevaracı müdür vazgeçer mi rakiple(!) uğraşmaktan peki?
Elbette ki hayır!.. Sadece tarz değiştirir...
Aday müdürün her türlü projesine evrak sahteciliği ve eksikliği varmış gibi yaklaşır ve müdür olduğu için herkesi de buna ikna eder. Müdür olduğu için hepsinde bir eksiklik bulmakta da pek zorlanmaz...
Peki bu olaylar olurken gerçeği farkeden olabilir mi?
Elbette ki hayır!.. Çünkü Müdür diplomasi dilini kullanmaktadır:
"Aslında bu kişiyi buraya getiren büyük patron... Onun hatası... Görememiş bu işi beceremeyeceğini... Ama gelip bana sorsaydı..." der insanlara...
Aday müdürle karşı karşıya geldiğinde de:
"Ben sana yardımcı olmaya çalışıyorum. Elbette ki işin en iyisini yapman için uğraşıyorum. Hata bulacağız ki sen daha iyisini yapacaksın. Ben senin yanındayım. Ama bence departman değiştir, başka yerde daha verimli olursun" demektedir.
Aday müdür anlayacağını anlamıştır. Diplomasi dilini de öğrenmiştir artık ve aynı dili kullanarak cevap vermektedir:
"Elbette, ben de sizi çok sevdim. Başarılı olmak için yardımlarınızı almak isterim tabii... Ben elimden geleni yapacağım... Gerekirse başka bir şirkette yoluma devam ederim. Sizin hep yardımınızı ve iyi niyetinizi gördüm ben... Size de iyi günler..."
Ne söylemeye çalıştığını ben anladım bu aday müdürün, siz de anladınız eminim...
Velhasılı bu "Diplomasi Dili" kitabı elden düşmemesi gereken bir kitap...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.