DÜNYANIN VE İNSANLIĞIN GELECEĞİ

Dünya yaratılalı beri insan da vardır. Hz. Adem ile başlayan insanlık kıyamete kadar devam edecektir. Kur’anda, dünyanın da insanın da yaratılışı hakkında bilgiler sunulmaktadır. Ayrıca hem dünyanın hem de insanlığın süreç ve geleceği hakkında bazen genel bazen ayrıntılı bilgiler verilmektedir. Kur’anın verdiği bilgilerin tarihi süreçte gerçekleştiği de görülmektedir. İnsanlık tarihi boyunca çok çeşitli medeniyetler gelip geçmiştir. İnsanlar kendi geleceklerinin inşası için çalışırlarken yeni yeni süreçler oluşturmuşlar, geçmişten aldıkları ders ve tecrübeyle içinde bulundukları süreçleri değerlendirerek yeni dünyalar inşa etmişlerdir. Sürekli hareket halinde olan dünya ve hareket eden dünya ile yarış halinde bulunan insanlık, her geçen gün yeni ufuklara yelken açmaktadır.

Dünyanın ve insanlığın ne kadar devam edeceği bilinmemektedir. Ama her ikisinin de bir gün mutlaka son bulacağı Kur’ani bir hakikat olarak sunulmuştur. İnsanlar son yüz yılda dünyayı da aşan çalışmalar içine girerek, dünya dışı gezegenlerde yaşamın izlerini aramaya başlamışlardır. Gelecek yılların nasıl bir medeniyet oluşturacağı bilinmemekle birlikte, her gün yeni değişimlerin ortaya çıktığı ve bu değişimlere göre de hayatın şekillendiği görülmektedir. Son yüz yılı yirmişer yıllık periyotlara ayırıp değerlendirecek olsak, ilk yirmi yıl ile son yirmi yıl arasındaki farkı ifade ve izah etmenin ne kadar zor olduğu görülecektir. Devlet sınırlarından başlayıp insan değerlerine kadar, inanç sistemlerinden başlayıp çıkar savaşlarına kadar birbirinden öylesine uzak sonuçlar ortaya çıkmıştır ki, yüz yıl önce ile bu günü örtüştürecek ortak payda neredeyse görülmemektedir.

Bugünden yarına baktığımızda, geleceğin dünyasının nasıl şekilleneceği ve insanlığın nereye doğru nasıl akacağı konusunda ortalama bir değerlendirme yapmak çok zordur. Dünyanın patronu kim olacak, tabi nimetleri kim kullanacak, ülke sınırları neye göre ve nasıl şekillenecek, kan ve göz yaşından beslenenler nasıl bir sonuç elde edecek, insanlık nasıl bir değer yargısıyla kendisini yenileyecek, fıtrat gereği olan inanma duygusu nasıl karşılanacak, enerji ve teknoloji kendisini ne ile değiştirecek gibi bir çok sorunun cevabı geleceğin medeniyetlerini oluşturacaktır. Ortadoğu, Anadolu, Afrika ve Arap Yarım Adaları dünyanın tabi kaynaklar ve yer altı madenleri açısından vazgeçilmez en önemli merkezlerdir. Dünya egemenleri kendi halklarının mutluluğunun bu coğrafyaların sömürülmesi üzerine inşa etmişlerdir. Geleceğin dünyasına hakim olmak için bu coğrafyalar üzerinde söz sahibi olmak kaçınılmazdır. Beşeri olan her gelişmenin kaynağında mutlaka ilahi destek vardır. Hiçbir şey yoktan var edilemez, bu ancak kudret sahibi olan Allaha aittir.

İnancı İslam olan toplumlar tabi kaynakların ve yer altı zenginliklerinin bulunduğu coğrafyalarda yaşamaktadır. Bir takım ameli kusurları olsa bile iki milyara yakın İslam alemi coğrafi açıdan büyük bir ilahi desteğe sahiptir. Bu nedenle de; dünyanın hakim güçleri tarafından zulüm altında tutulmakta, kendi ayakları üzerinde durmaları engellenmektedir. Ancak; “Zulümle abad olunmaz, zalimin zulmü varsa mazlumun da Allahı vardır” anlayışının sonucu olarak, dünyanın hakimi olduğunu düşünen zalimler aslında insanlığın mahkumu olduğunu göreceklerdir. Dünyanın geleceği Anadolu ve Ortadoğu üzerinde kurulacak, Arap ve Afrika yarım adaları geleceğin finans kaynağı olacak, dünyayı ve insanlığı İslamı doğru anlayan idareci ve toplumlar şekillendirecektir. İnsan ve dünya fıtratı bunu gerektirmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR