DÜŞÜNMEYEN İNSAN
Bu satırları kimse sevmeyecek.
İnsan, çoğu zaman -ki bu bana göre çok iyimser bir yaklaşım- ne olduğunu ve ne olacağını düşünmez. Modern dünyanın insandan talebi budur. Düşünmeyeceksin der bu sistem, önemli hiçbir şeyi düşünmeyeceksin. Hatta çoğu zaman kulaklara eğilip şöyle fısıldar; sen hep burada olacaksın..
Her sabah yeni bir güne uyandığında aslında yazı tura attığının farkında olmayan insanlar bu sistemin sancılı dişlilerinde seve seve dönmeyi kabul ederler. Ölümü düşünmez insanlar. Dedim ya, bu yazıyı kimse sevmeyecek. Zira insan aynada gördüğü çirkinlikleri hoş görmeye meyilli değildir. Kendisine hiçbir şey olmayacakmış gibi yaşamını sürdüren insanlar asla samimi de değildirler.
Sabah gözlerimizi açtığımız an yazı tura atıyoruz. Veya bir kum saatimiz var adına hayat dediğimiz ve o aşağı doğru dökülmeye başlıyor. Bir gün o metal parçasının diğer tarafı yere düşecek, bir gün yeniden çevrilmeyecek o kum saati. Son zerre zemine indiğinde tükeneceğiz, her şeyimiz sona erecek bu dünyada.
Eğer ölümü düşünseydi insanlar gündelik hayatımızda şahit olduğumuz birçok şeyi göremeyecektik. Bunca kibirin, nefretin, öfkenin, sadakatsizliğin, sevgisizliğin, yalanın, ihanetin başka bir açıklaması olamaz. İki gün yıkanmadığında burun direklerini sızlatan bir bedeni taşıdığı halde kendini çok önemli görüp küçük planlar kuran insanın düşünme yetisinin oldukça zayıf olduğunu söylemek asla bir eleştiri değildir.
İnsanları sınıflara ayırmışlar ya hani, bilirsiniz. Zenginler, fakirler, akıllılar, aptallar, kilolular, zayıflar, güçlüler, düşmüşler... O vakit gelip çattığında bu dünyada anlam bulmuş hiçbir ünvanın ve özelliğin nokta kadar değeri olmayacak. Düşünenler ve düşünmeyenler tablosu belirecek gözlerde. Bu ayrım, her ne kadar tuhaf da olsa ölüm geldiğinde hayat bulacak.
Beş dakika sonrasının hiçbir şekilde garanti edilemeyeceği dünyada, hiçbir şey düşünmeden, hazırlık yapmadan, manevi bir muhasebeye girişmeden yaşanan hayatlar sizce de çok korkunç bir tablo değil mi? Sokaklarda düşünmeden yürüyen et yığınları, hep bir telaş hep bir karmaşa. İnsan dediğimiz varlık, kendi kendini nasıl bu kadar basite indirgeyebilir?
Ölüm var, ölüm. Dünyanın en güçlü insanları bu gerçeği inkâr etmeden, bunun farkında olarak yaşayabilen insanlardır. Berrak bir vicdana sahip olarak emanetini teslim edebilecek birikime sahip olan insanlardır asıl güçlü olanlar. Bu dediğim ancak bu gerçeğin farkındalığıyla elde edilebilecek bir şeydir.
Dünyadaki her şey bakış açısına ve olayın kahramanlarına göre değerlendirilir elbette ama bir baba bir hatasından dolayı evladını azarlar, çünkü ölümü düşünmez. Bir eş sıradan hayatına sözüm ona heyecan katmak için eşini aldatır, çünkü ölümü düşünmez. Bir patron sahip olduğu imkânların verdiği güçle bir çalışanının ekmeğini kesebilir, çünkü ölümü düşünmez. Ve insan ne yaparsa yapsın kendisini haklı çıkaracak olan düşüncelere sığınarak elinden geleni ardına koymaz bu dünyada, çünkü ölümü düşünmez...
Çünkü çivi çakacaktır o insanlar bu dünyaya. Hayatları sonsuz olacaktır o insanların. Çünkü 12.742 kilometre çapındaki dünya yalnızca onlar için vardır. Hiç bitmeyecekmiş gibi doyumsuz bir duyguyla yaşadıkları, her saniyesi dev bir iştahla tüketilen hayatlarının bir sonu olduğu düşüncesi asla ve asla akıllarına bile gelmez...
Hepimizin zorunlulukları ve sorumlulukları var bu hayatta. Sevsek de sevmesek de, seçsek de seçmesek de yapmak zorunda olduğumuz şeyler var. Tüm bunları yaparken bir gün ölecek olan aciz ve kendisine şans verilerek anlam kazanmış bir varlık olduğumuz gerçeğini inkâr etmeden yaşayabilen insanlar olmayı diliyorum.
Hepimize daha çok tefekkür, insanın evrenin yaşamın üzerine düşünebilecek olgunluk ve bu tek sekanslık hayatımızda inancımıza samimi olmayı temenni ediyorum. Unutulmamalıdır ki, ölüme hazırlık aslında gerçek bir hayata hazırlıktır.
Her birimizin yüreği ve vicdanının huzurla dolması dileğiye, hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.