HİCRET YOLCULUĞU
Kabul örmüş kadim bilgilere göre hicret tarihi 16 Temmuz olarak ifade edilmektedir. 1 Muharrem hicri yılbaşı olarak değerlendirilmekte, kameri takvim buna göre şekillenmektedir.
Miladi 622 yılında, 1 Temmuz tarihine tekabül eden zamanda hicret yolculuğu ya başlamış ya da sonuçlanmıştır. Kameri aylara göre Safer ay’ında başlayan hicret yolculuğu, 12 Rebiülevvel tarihinde Peygamberimizin de hicretiyle tamamlanmıştır.
Bu tarihten sonra da hicret eden Müslümanlar olmuştur elbette ama hicret yolculuğu dendiğinde Peygamberimizin hicreti anlaşılmaktadır. Mekke’nin Fethinden sonra hicretin olmayacağını Peygamberimiz bildirmiştir.
Hicretin, Cihattan sonra en ulvi bir amel olduğunu yine Peygamberimizden öğrenmekteyiz. Fetih süreciyle Müslümanlar hem önemli bir güce sahip olmuş, hem de artık yayılma ve gelişme sürecini başlatmıştır.
Fiziki ve coğrafi hicret yerine günümüzde zihni ve kalbi hicret gerçekleşebilecektir. Hicretin sebep ve sonuçlarına bakarak, bugüne ders çıkarmak gerekmektedir. Bu yolculuğun tarihselliğinden öteye, anlam ve önemini kavramak gerekir.
İlahi olarak sunulan bütün olaylar, insanlar ve Müslümanlar için bir model ve metot arz eder. Sebep ve sonuçlarıyla ilahi bir proje olduğu anlaşılan hicret yolculuğunun temel hedefi dini yaşamak, vahyi anlatmak, hayatı kurtarmak içindir.
Peygamberimiz Mekke’den ayrılırken, zorunlu olarak ayrıldığını ifade buyurmuş, Mekke’yi fethettiğinde de hicretin tamamlandığını bildirmiştir. Cihattan sonra en makbul amel olduğu bildirilen hicretinin tarifini yaparken Yüce peygamberimiz, fitne zamanında ibadet yapmanın kendisiyle hicret etmek gibi fazilete sahip olduğunu biz ümmetine önemli bir mesaj olarak sunmuştur.
Malın ve evladın, ailenin ve varlıkların Müslümanı Allahı zikirden alıkoyduğu her zaman fitne dönemidir. Böyle bir ortam ve dönemde ibadetleri noksansız ve kusursuz yapmak cihattan sonra en önemli amel olan hicret faziletini kazandırmaktadır.
Günümüzde hicret yolculuğu ile ilgili olarak daha çok takvim başı olması ve tarihsel hali dikkate alınarak değerlendirme yapılmaktadır. Halbuki, böylesi öneme haiz ve ilahi proje olduğu da bilinen bir hadisenin tarihsellikten öteye değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bugün için yapılacak hicretin, “zihni ve kalbi değişim” diye tarifi yapılmış olsa maksadı aşan bir tanım olmayacaktır. Zihni hicret yapılması gerekirken, fiziki ve coğrafi hicret yapılması Müslümanların güç ve kuvvetini zayıflatacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.