İMAMA KÜSMEK...
Toplum arasında, "Yarım doktor candan yarım hoca dinden eder" diye bir tekerleme söylenir. Bu tekerlemeyle ifade edilmek istenen; donanımlı olmayan bir doktordan fayda yerine zarar geldiği, yanlış teşhis ve tedavi nedeniyle de, daha büyük sağlık sorunlarının oluşmasına neden olduğudur.
İmam için de söylenmek istenen; dini kuralları sulandırdığı, topluma rehberlik edemediği, dinin gereklerini öğrenemediği, insanların ahlâkının olgunlaşmasına değil yozlaşmasına neden olduğudur. Bu örnekler üzerinden, her meslek grubunun sahip olduğu işi hakkında, yeterli teorik ve pratik donanımın olması gerçeği anlatılmaktır. Eksik bilgi ile yapılan her "iş"te mutlaka bir kusur oluşacaktır.
Toplumumuzun bu konularda, meslek guruplarına göre, farklı tapkisel davranışları vardır. Eksik bilgi sahibi olan; doktora, mühendise, avukata karşı her hangi bir davranış tepkisi göstermez. Hatta bu meslek gruplarındaki kusarlar nedeniyle, mağduriyet yaşasa dahi, vatandaşlık hakkı olan şikayet müesseseni bile çalıştırmaz. Konu imam ve onun kusuru olunca; bazen ortaya çıkan durumun kusur olduğuna dahi bakmadan, imama karşı son derece haksız ve acımasız tepkiler gösterilir. Bunun nedeni; imamlık mesleğine olan güven ve imamın Peygamberi bir görev icra ettiği düşüncesiyle izâh edilir. Ancak; Bu değerlendirmeyi yapanlar; kendi algıları üzerinden izah yaptıkları için, çoğu kere de isabetli olamazlar.
Görsel ve yazılı basından gördüğümüze göre; Sakarya'nın bir ilçesinde, imama kızmış olan mahelle sakinleri/cami cemaati, bu tepkilerini ifade etmek için, kahvenin önünde, sokağın ortasında, yetkili olmayan birinin arkasında, cemaatle namaz kılmış, bu tepki usulünü de basına servis etmişlerdir. İmama küsmüş olabilirler, bunda haklı da olabilirler ama vatandaş özgürlüğü, böyle bir yöntemle tepki göstermelerini haklı kılmaz. Hem namaz duyarlılığı, hem cemaat adabı, hem imamlık gibi çok onurlu bir göreve karşı, böylesi bir tepki şekli, son derece sığ bir davranıştır.
Hiç bir meslek grubuna karşı, o mesleği icra edenin hatası, alternatif bir uygulama ile gösterilmemiştir. İmamın amiri olan; ilçe müftüsü, kaymakam, il müftüsü, vali, diyanet işleri başkanı gibi hiyerarşik olarak kurum amirleri vardır. Kahvenin önünde, yetkisiz birinin peşinde, sokağın ortasında, cemaatle namaz kılmak ve bunu dünyaya tanıtacak şekilde servis etmek ciddiyetsizliktir. İmamın hangi hatası olursa olsun bu tepki yöntemi doğru değildir. Aslında, gösterilen tepki imama değil, ilgili kurumlara ve yetkili kişilere karşıdır. Bu tepkiyle, "siz sorumluluğunuzu yapmazsanız biz de sizi böyle deşifre ederiz" demenin pratik ama haksız ve yersiz yöntemidir.
Diyanet İşleri Başkanlığında 35 yıl görev yapan ve bunun 20 yılını denetim hizmetinde geçiren biri olarak tecrübelerle biliyorum ki; en kolay din görevlileri üzerinden tepki gösterilmektedir. En çok din görevlileri iftiralarla karşılaşmaktadır, en çok din görevlileri şikayet edilmektedir. Cami imamıyla, cemaatin/toplumun organik bağı olmadığı için ve imam olmasa da vatandaş hayatında bir eksiklik hissetmediği için, yürüyüşü dahi hoşuna gidilmeyen imam şikayete konu olmaktadır. Şikayeti inceleyen muhakkikler de zaman zaman güçlülerin tarafından tavırla, imamların töhmet altında kalmasına neden olacak kanaatler sunmaktadır.
Bu yazımızla imamlık mesleğiyle örtüşmeyen davranış sahibi görevlileri savunmuyoruz. Ama, böyle olanlar da dahil; imamın kusuruna karşı tepki yönteminin yazımıza konu ettiğimiz metot olmaması gerektiğini paylaşıyoruz. İmama küsülebilir, imam yanlış davranış yapmış olabilir, davranışı yanlış anlaşılmış olabilir, imam cemaatine karşı saygısızlık da yapmış olabilir ama hiçbir şartta tepki yöntemi bu değildir. Belki hedeflenen sonuca bu yöntemle daha kolay ve çabuk ulaşılabilir ama bu yöntemin vebâlinin ağır olduğu bilinmelidir.
Hiç kimsenin imamlar üzerinden kahramanlık peşinde koşma hakkı yoktur. Vatandaş olsa bile, böyle bir tepki; özgürlüğün değil, hadsizliğin göstergesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.