ıngaaaa diyorum ama kime diyorum
Ağlamanın dışında neler yaptırmaz ki insana şu açlık? Yaptırmayacağı şeyler elbette değişir kişiden kişiye toplumdan topluma göre, fakat yaptırdıkları genellikle aynıdır.
Arkadaş Z. Özger'in bir şiirinde geçiyordu mesela;
"açtık çok açtık çok çok açtık
ekmek istedik kadın istedik tanrı İstedik
ve oturup ağladık niye
ve niye hiç görmemiş gibi sanki
oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
ona şaşıyorum biz sanki hiç ekmek görmedik
yemek için
hadi hiç görmedik diyelim / çok doğru /
sanki hiçbir şey de mi yemedik
bak biz helva yedik güneşe karşı
/ şapka alıcak paramız yoktu / helva yedik
sonra güneş yedik yüz derece sıcaklıkta
şart değildi biliyorum güneş yememiz
güneş onlarındı biz hırsızız hem valla hem billa
biz toprak yiyorduk o zamanlar katık olsun diye
güneşi de yedik yüz derece sıcaklıkta hırsızız valla
bak biz daha neler yedik
inanamıycaksınız ama hem valla hem billa
eylüllerden tutun da nisanlara kadar
göğün saralı günlerinde yağan yağmurlarda
ve de vıcık vıcık çamurlarda
ve de dizboyu karlarda
ve de en bi fena havalarda
/ biliyorum inanmıyacaksınız ama /
ayaz yedik soğuk yedik hem valla hem billa
yağmur yedik çamur yedik kar yedik
ve de eylüllerden nisanlara kadar
umut yedik umut yedik memetler gibi
hadi hadi söyletmeyin biz daha neler yedik
yüzüne tükürülmez adamlardan tekme yedik valla
çelme yedik tokat yedik alışkınız acımayın bize
o yüzüne tükürülmez adamlar var ya
onlar bile hep bizden yediler
yediler kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı
yediler gücümüzü terlerimizi
güç deyip ter deyip önemsemeyin
bizim günboyu kullandığımız şeyler
ama biz yiyemedik oh deyip
kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı
ve de gücümüzü terlerimizi ....."
Şiir burada bitmiyordu tabi, ama merak edenler için bulması zor olmayacaktır sanırım.
Açlıktır bazen insanı insana yediren. Yeryüzünde hemen her türlü açlığı çeken insanlar mevcut.
Bazısı doğalgaza, bazısı ekmeğe, bazısı mutluluğa, bazısı huzura, bazısı barışa, bazısı savaşa, bazısı cinselliğini yaşamaya ve bazıları da kim bilir nelere aç. Müziğe aç olur mu insan mesela!.. Ruhun gıdasıysa madem, neden olmasın? Resime acıkıp şiire de susar o halde. Şiir konuşunca susulur bir de genellikle.
Sanata acıkmak için tadını bilmek gerekir. Hiç kimse sanırım yemediği bir şeyin tadını özlemez. Sanat, dallarından hangisi ilginizi çekerse çeksin, büyük bir ağaca benzer. Köklerinin sulanması gerekir. Milyonlarca yıllık birikimlerimizin önemli bölümleri saklıdır onun içinde. Suladıkça ulaşır dallara, yapraklara, dönüşürse bir güzel meyveye, yer onu açlığını çekenler.
Yedikçe açlığı artıran tuhaf bir yemiştir bu, doyamazsınız ve doymadıkça yer, yedikçe acıkırsınız, gün gelir siz de yemiş verirsiniz mesela.
Bu tür bir açlığın kimseye zararı yoktur. Fakat açsanız doğalgaza mesela, o zaman ona sahip olanlar başlar kara kara düşünmeye. Çünkü kocaman bir dev gelmektedir ki; maalesef o da yedikçe daha da acıkan cinsten bir devdir. Eski toplumlar gibi kabileden bir iki kurbanla kanmaz yani. Bütün kabileyi yemek ister. Bu tür bir açlığın yiyene de yedirene de yenene de zararı pek çoktur. Üstelik hazımsızlık problemlerine yol açması ihtimali de vardır.
Cinsel açlık da kötü şeyler yaptırır insana. Bireysel kötülükler dışında yüzbinlerce kadını yerinden yurdundan edip pazarlarda alıcı arayan kötü adamların eline düşürür onları. Ya kaçırılır bu kadınlar (Endonezya'da Tsunami sonrasında olduğu gibi) ya da ekmek açlığından kandırılırlar. Hele aç olan küçücük bedenleriyle çocuklarıysa yapamayacağı çok az şey vardır o kadınların.
Velhasılı kelam; kaygılı bir mesajdır anlatılmak istenen. Sanata aç insanların sayısı çoğalıp , ekmeğe aç insanların sayısı azalırsa belki güce aç insanların güçleri de gerçek güç olacaktır belki.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.