Bağdat'ın Nüfusu ya da...
Saddam Hüseyin'in Irak Devlet Başkanı olduğu günlerde okuduğum bir anekdottu. O günden beri, panolardaki isimli ve resimli belediye başkanı reklamlarını görünce hatırlarım:
-Bağdat'ın nüfusu ne kadardır?
-On milyon...
-Beş milyon değil miydi? Yanlış mı hatırlıyorum?
-Haklısın, beş milyon halk, beş milyon da Saddam'ın resim ve heykelleri...
Geçmişte de vardı, ancak son yıllarda iyice artan bir uygulama oldu. Özellikle belediye başkanlarımız, isim ve resimlerini taşıyan posterlerle, yaptıklarıyla ilgili olarak halkı bilgilendiriyorlar!.. Şehrin her tarafındaki panolarda bunları görmek mümkün. Bayram ve diğer özel gün kutlamalarında da aynı yol izleniyor. Bu uygulamayı başka şehirlerde de görmek mümkün.
Olur, herkes bedelini ödeyerek reklamını yapar, seçimlere hazırlanır. Kim ne karışır. Benim merak ettiğim bunların bedelinin kim tarafından ödendiği. Makamın adıyla yapılan reklam ve duyurulara karışma hakkımız yok. Bunların ücretleri kurum bütçesinin ilgili kısmından ödenir. Yalnız, makamdakinin adını taşıyan afiş ve duyuru ücretlerinin kurum bütçesinden ödenmesinin, önce hukuki, sonra da ahlaki boyutunun incelenmesi gerekir.
Belediye Kanunu'nun, Belediye Giderleri başlıklı 60. maddesinde böyle bir gider kalemi yok. Yoksa vardı da ben mi göremedim? Eğer yanlış biliyorsam, bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum düsturuyla hareket edeceğim sözünü vererek, bir açıklama bekliyorum. Hiç kimse hakkında suizanda bulunmak istemem.
Eğer, yapılan masraflar ilgilinin cebinden karşılanıyorsa, bunun da kamuoyu tarafından bilinmesinde yarar var. Yoksa, elin ağzı torba değil ki büzesin... Herkes bir şeyler söylüyor. Bir söylenti... Şehrimizdeki başkanlardan biri, güya afiş için fotoğraf çektirmek üzere, aynı gün İstanbul'a gidip gelmiş... Masrafı da belediyeden... Günahı çıkaranın boynuna... Bazı şeyler vardır, şuyuu vukuundan beter der eskiler. Bu da onlardan biri...
Konunun muhataplarından rıcam: Hem kendileri hakkındaki şüpheleri ortadan kaldırmak, hem de suizan nedeniyle bizlerin günaha girmesini engellemek için, gerçekleri açıklasınlar. Hem de belgeleriyle... Şüphe ve tereddüte yer vermeyecek şekilde... Ki bir daha bizler de yanlış bir kanaata düşmeyelim.
Bir de, bu işin üzerine gitmesi ve gereğini yapması gerekenler, kimsenin gözünün yaşına bakmadan yasaları işletsinler. Hukuk devletinin gereklerini yerine getirerek... Delil için, bir fotoğraf makinasıyla şehri gezmek yeter...
Bu dünyada değilse de öbür dünyada, bu halkın bir kör kuruşunun hesabı sorulacaktır. Eğer inanıyorsanız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.