İNSANA HİZMET İBADETTİR…
En güzel yaratılışla dünyada şekil bulan insan için Yüce Allah “Ehseni Takvim” kavramını kullanarak tarif yapmıştır. Bu da insanın yaratılış sürecinin her karesinde ilahilik olduğunu, hiçbir noksanlık bulunmadığını anlatmaktadır. Yaratanın övgüyle tarifini yaptığı insana hizmet etmek Yaratana kulluk kapsamına girer ki, tamamıyla ibadet hükmündedir. Formel ibadetlerin yanında, insanın yaptığı tüm güzel işler de ibadet sayılmaktadır. İslamın beş şartı elbette temel ibadetlerdir ama bunların illetlerine diğer bir ifadeyle hikmetlerine bakıldığında; namaz, oruç, hac, zekat dikey olarak Yaratana kulluktur, yatay olarak da insanlara hizmetin kalitesini arttıran, gönül balansını sağlayan ve insana hizmeti heyecanlandıran manevi motivasyonlarla doludur. Müslümanın doğumundan ölümüne kadar, baliğ olduğu yaştan gücünün kullandığı zamana kadar, reşit olduğu dönemden aklını kullanabildiği zamana kadar insana hizmet olarak yaptığı her işlem aynı zamanda Allaha karşı itaat, yani ibadettir.
Günümüz dünyasında, özel olarak da ülkemizde, ibadet denince akla öncelikle ve önemle; İslamın şartları olan fiiller gelmektedir. Müslümanlar; namaz için dışarıda camiyi, evlerinin içinde de seccadeyi ibadethane olarak kabul edip, bu ibadeti bu mekanlarda yaparak tamamladıklarını düşünürler. Böyle düşündükleri için de; camiden çıkınca veya seccadeden ayrılınca; ahlaki hassasiyetlerden uzaklaşırlar. Diğer bir ifadeyle; ibadetin Müslümanda yapması gereken etki ve oluşturması gereken sorumluluk seccade dışında ve sokakta görülmemiş olmaktadır. Halbuki; namazın kötülüklerden alıkoyduğu ilahi bir tariftir. Zekatın malı koruduğu Peygamberi bir hatırlatmadır. Orucun, diğer insanlara karşı empati yapmanın en önemli yöntemi olduğu Kur”ani bir hatırlatmadır. Haccın; insanı yeniden doğmuş gibi bir motivasyona ve temizliğe kavuşturduğu İlahi bir müjdedir. Tüm bu ilahi tariflere rağmen; Müslümanların bu ibadetleri yaptıktan sonraki halleriyle, önceki halleri arasında neredeyse hiçbir farkın görülmediği de tecrübelerle tespit edilmiş bir gerçektir.
Kulluğun tarifi ve ibadetin tanımı Kur”ani ve Peygamberi ölçekte olsa bile, Müslümanların zihinlerindeki tasavvur; ibadetle hayatın farklı olduğu yönündedir. Bunu böyle ifade etmemiş olsalar da, pratik hayatta Müslümanların büyük bir bölümünün ibadet ve kulluk tasavvuru, şekli olmaktan öteye geçmemektedir. Yalanın, haramın, dedikodunun, iftiranın, gıybetin, hak ihlalinin kulluğu zedeleyeceği ve ibadetin kazanımlarını buharlaştıracağı neredeyse hiç hesaba katılmamaktadır. Yetimi okşamanın, öksüze el atmanın, kimsesizin elinden tutmanın, güçsüze yardım etmenin, dul erkek ve kadının namusunu ve iffetini korumanın ibadet ve kulluk olduğu neredeyse hiç dikkate alınmamaktadır. Bu nedenle de; kılınan namaz, tutulan oruç, verilen zekat ve yapılan hac ibadetinden sonra; hayatın akışında müspet değişimler gözükmemekte, herkes kendi hayatının kalitesiyle ve konforuyla ilgilenmektedir. Ülkemizden her yıl yüz bine yakın Müslüman hac ibadeti yapmakta, dünya Müslümanlarında bu sayı yıllık 5-6 milyon civarında bulunmaktadır. Her yıl iki milyarlık Müslüman topluluğuna yaklaşık 6 milyon civarında Allaha misafir olmuş Müslüman ilave olmaktadır. Ama buna rağmen Müslüman topluluklarının ahlakında ve yaşamında İslami hassasiyetlerle ilgili bir gelişme ve güzelleşme görülmemektedir.
Özetle; Müslümanlar. İnsana hizmetin ibadet olduğunu bilmeli ve hayatın tüm zamanlarında bunun pratiklerini yerine getirmelidirler. Allah c.c.”ın rızasını kazanmanın esas yolunun insanları razı edip, onlara hizmet etmekten geçtiği bilinmelidir. Elbette İslamın temel şartları eksiksiz yerine getirilmeli ama insana hizmet de asla aksatılmamalıdır. Hayatın duaya dönüşmesi; diğer insanlara yapılacak güzel hizmetlerle olacaktır. İnsana hizmet; ibadettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.