İŞLETMELER NEDEN BATAR
Ülke ekonomisinin temel taşı olan, orta ve büyük ölçekli işletmelerin zaman zaman batma noktasına geldiklerini, kendi işletmeleri batarken ilgili oldukları birçok irili ufaklı işletmelere de zarar verdikleri ortadadır. Batan işletmelerin batma nedenlerini, üç ana maddede toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi iyi yönetememek, diğer bir deyimle kötü yönetim. Çağımızda her meslek kendisini yenilemekle yükümlüdür. Nasıl ki bir doktor yeni gelişmeleri takip etmezse, başarılı olamazsa, tüccarlarda değişen ve gelişen dünya ekonomisinde olup bitenleri takip edip, yeni gelişmeler ışığında işletmelerine yön vermezlerse, işletmelerin ayakta durma şansı yoktur. Bununla birlikte işletmelerin ticari hacimleri ve çalışan personel sayısı büyüdükçe, işletmenin kurumsallaşması da kaçınılmazdır. İşletme yöneticisi işini büyüttükçe yetki dağılımı yapıp, her birimi denetleme mekanizması kurmaz ise işletmenin batması kaçınılmadır. İsterseniz bunu bir kaç örnekle açıklayalım; 80' li yılların sonlarına doğru çelik tencere pazarlama şirketleri kısa zamanda çok büyüdüler. O kadar hızlı büyüme trendine girdiler ki ülkenin her ilinde büroları, temsilcilikleri, satış elemanları vardı. Müşteriye mal tesliminde adeta zorlanacak duruma gelmişlerdi. Merkezi yönetimler taşradaki satış temsilciklerini ve satış elemanlarını kontrol altına alacak bir mekanizma kuramadıklarından taşradaki personeller yaptıkları satışlardan aldıkları paraları ceplerine indirip, merkezi yönetime göndermez oldular. Bu o kadar bariz bir noktaya geldi ki, bazı il temsilcileri bulundukları bürolardaki tabelaları indirip kendi adlarına tabela ve vergi levhası koymak sureti ile merkezi yönetimi tanımadılar. Olaylar öyle bir noktaya geldi ki işin içerisine gayriyasal yollar girmeye başladı ve nihayet bu firmaların tamamı battı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün, ancak buradan asıl söylemek istediğim kötü yönetimin işletmeyi ne hale getirdiği. İkinci husus öz sermaye yetersizliğidir. İşletme kurulurken yöneticilerin veya işletme sahiplerinin özsermayelerinin % 30' undan fazla kredi kullanmamaları gerekmektedir. Aksi halde işletme kredi taksitlerini ödemekte zorlanır. Hiçbir işletme özsermayesinin % 30' undan fazla krediyi kaldıramaz. Günümüzde bazı işletmeler özsermayelerinin bazen iki katına varan krediler kullanmakta, kredi taksitlerini ödeyemeyince yeniden kredi kullanıp eski taksitlerini ödeme cihetine gitmektedirler. Bu tür işletmelerin işin içerisinden çıkma şansları yoktur. Üçüncü husus ise israftır. İşletmelerin hesaba katmadığı veya katmak istemediği önemli faktörlerden birisi de harcamalarda ki hesapsızlıktır. Bu israf çok yönlüdür. Üç personelin yapacağı işi altı personele yaptırmaktan tutunda, araç gereç fazlalığı, yakıt israfı, telefon israfı, gösteriş merakı, olduğundan büyük görünmeye çalışma hastalığı, enerji israfı gibi görünüşte belki küçük giderler gibi telafi edilmekle birlikte toplamda büyük rakamlara tekabül ettiğini unutmamak gerekir. Birde işletme sahibinin ailesi, çocukları israfkar ise o işletmenin ayakta durması çok zordur. Peygamber Efendimiz dere kenarında dahi abdest alırken, suyu israf etmeyiniz buyurmaktadır. Bu ne demektir kişi nasıl alışırsa öyle gider. İşte bu nedenle kişi kendisini ve ailesini her zaman standart bir yaşantıya alıştırmalıdır. Elinde imkan olduğu zaman dahi çok harcamayıp, elinde az olduğu zaman nasıl harcayacak ise o şekilde harcamaktadır. Ayrıca tasarruf dediğimiz sadaka ve fakirler asla ihmal edilmemelidir. Yukarıda saydığım üç haslete dikkat edip, gereğini yerine getiren hiçbir işletme batmaz. Değil küresel kriz, küresel kıyamet gelmedikçe ona taş vursa onu yıkamaz. Örneklerini istiyorsunuz işte size örnek küresel krizin başladığı 2008 yılı başında kurulan DENGE gazetesi, onca yıkım faaliyetine rağmen bugün taş gibi ayakta duruyor ise yukarıdaki kriterleri esas aldığı için ayaktadır. Yani bizim sadece söylemlerle kalmayıp dediklerimizi yaptığımızın bir göstergesidir. Bu kişinin ayinesidir. Lafa bakılmaz derler ya işte öyle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.