KADIN CİNAYETLERİ
Son yıllarda kadınlara dönük cinayetlerin arttığı görülmektedir. Birbirleriyle severek evlenen gençler; bir süre sonra birbirlerine düşman olmakta, kısa bir süre içinde de evlilikler boşanmayla sonuçlanmaktadır. Değerler üzerine kurulamayan evlilikler, değersiz konular nedeniyle çökmektedir. Evlenirken nefsi arzuların belirlediği beraberlikler, çok küçük nedenler gerekçe gösterilerek yıkılmaktadır. Hısım olan aileler, bu nedenle birbirlerine hasım olmaktadır. Eşleri tarafından öldürülen kadınların karşılaştıkları bu sonucun sebepleri üzerinde mutlaka durulmalıdır.
Geride kalan çocukların yaşadığı travma ve kızının cinayete kurban gittiğini gören anne babaların gönül dünyasındaki depremler çok büyüktür. Cinayetlerin işlenmesiyle süreç yeni başlamış olmaktadır. Birbirine öfkeli ve kindar aileler ve yetim kalan çocukların gönül dünyasında intikamlar oluşmaktadır. Kimin suçlu kimin suçsuz olduğuna bakılmadan aile dramları meydana gelmektedir.
Sokakta tanışan gençlerin beraberlikleri, geride birçok sorunlar bırakarak yine sokakta bitmektedir. Sokakların dili; kurulacak evliliklerin geleceğini anlatmaktadır. Çocukların kendilerine örnek aldığı sokak tiplerinin vahim sonucu, onları örnek alan çocukların da sonucunu göstermektedir. Altı yüz yıllık Osmanlı idaresinde 10-15 boşanmanın olduğu bilinmektedir. Günümüzde bu rakam ortalama büyüklükteki bir ilçe merkezinde görülmektedir. Bu durum; mahremiyet kurallarının ve evlilik kurumlarının devre dışı bırakılarak oluşturulan beraberliklerin kaçınılmaz sonucudur.
Geleneksel evliliklerde; söz kesme ile başlayan süreç, nişanlanma ve sonrası evliliklere dönüşmektedir. Bu süreç; gençlerin birbirlerini tanıma, anlama ve taşıyabilme reflekslerinin geliştiği bir süreç olmaktadır. Sorun çıkmasına neden olabilecek bir takım farklılıklar görüldüğünde, mahrumiyetler yaşanmadan süreç noktalanmaktadır. Mahremiyet ortamlarının olumsuz yansımalarının başında; birbirlerini yakından tanıma fırsatı oluşmadan, gençlerin veya karşı cinslerin birbirine yakınlaşması gelmektedir. Böylesi ortamlarda ve kısa sürede oluşan yakınlıklar, test edilmeden beraberliklere dönüşmesi halinde, ortaya çıkan sonuçlarla karşılaşılmaktadır.
Gençler arasında, nefsi duyguların tahrikiyle oluşan beraberlikler ve bunların ortaya çıkardığı olumsuz sonuçların yanında, zaman zaman da aile büyüklerinin yanlışları nedeniyle de bir takım facialar meydana gelmektedir. Yetiştirip-terbiye edemediği oğlunu, evlendirmek suretiyle alacağı geline terbiye ettirmek ve bu yöntemle oğlunu kazanmayı düşünmek gibi, belki iyi niyetli ama çok yanlış uygulamalar da vardır. “Namazlı-niyazlı, ahlaklı-edepli” bir kız alayım oğluma da, onu da bizi de bu sorunlardan kurtarsın diyerek, başka bir ailenin can parçası kızlarını, sorun yumağının kurbanı haline getiren bazı aileler de vardır. Hiçbir kimse evladını diğer ailenin evladını düzeltmek için yetiştirmemektedir.
Bu düşünce yanlış evliliklerin en büyüğünü oluşturmaktadır. Elbette, evlilikler karşılıklı sorumluluklar getirmektedir. Ama bu durum asla; evlilik öncesi taraflarda var olan problemlerin çözümü için düşünülemez ve hiçbir insan diğeri için terapi kaynağı ve gerekçesi olarak görülemez. Herkesin evladı kıymetli ve değerlidir. Kaldı ki bu durum, İslami ve insani de değildir. Elin kızı, elin oğlunun şifa ilacı olamaz. Her anne-baba kendi sorumluluğunun gereğini kendisi yerine getirecektir. Başka birine ihale edilen sorumluluk, vebali ortadan kaldırmayacak, aksine yeni veballerin oluşmasına neden olacaktır. Soruna dönüşme ihtimali olan evlilikler, başlamadan engellenmeli, gençler birbirine kurban edilmemelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.