KADININ DEĞERİ VE YERİ

Bir kaç haftadan beri bazı televizyon kanallarında kadının değeri ve yeri konu edilmektedir. İlahiyatçıların ve sosyal bilimcilerin katılımcı olduğu bu programlarda, kadının tarihsel süreçteki yeri ve günümüzdeki değeri konuşulmaktadır. Bazıları olumsuzlukları geleneğe fatura ederken bazıları da yanlış dini algılara işaret etmektedir. Geleneğin ve dinin de konuşulduğu bu programlarda neredeyse herkesin kendi geçmiş fikri müktesebatına göre görüş belirttiği, bazılarının da haddi aşarak ahkâm kestiği görülmektedir. Kadının değerli olouğunu eşitlik anlayışıyla izah etmeye çalışanların yanında, fıtrat özellikleriyle değerli olduğunu söyleyenlerin daha isabetli sözler söylediği müşahede edilmektedir. 
      Kadın; annedir, eştir, bacıdır ve evlattır. Her erkeğin en az bu dört farklı kutsal değer penceresinden kadınla bağlantısı vardır. Her yanı ve yönüyle erkeğin hayatında kadın etkin, etken ve belirleyicidir. Erkeğin, ailenin ve toplumum merkezinde kadın vardır. Kadını doğru değerler üzerinde bulunan toplum, toplumdaki yerini de fıtrat değerleri üzerine kurmuş olan kadın; bulunduğu yerin merkez üssüdür ve hayatın akışını, sürecini ve soncunun belirlenmesinde de  söz sahibidir. 
     Kadının yerinin neresi olduğunun tartışıldığı bir toplumda, toplumsal savrulmalar çok ve şiddetli olmaktadır. Her şeyden önce kadın annedir ve bu yönüyle erkeği yetiştirendir. Bir başka açıdan kadın eştir, evini ve kocasını kucaklayıp örtendir. Bir diğer yanıyla kız evlattır ve cennete girişi kolaylaştırandır. Bacı olması bakımında da hayata duygusal sempati katandır. Her bir yaşam şeklini belirlediği gibi kadının yerini ve değerini de kainatın sahibi Yüce Allah belirlemiş, bunu da vahiyle insanlığa sunmuştur. 
       Günümüzde, özellikle de ülkemizde, kadın; anne olma ile ayaklarının üzerinde durma kararı arasında sıkıştırılmıştır. Fıtrat gereği kadın, anne olmaya en uygun yapıdadır, ya da kadın için en asaletli yer anneliktir. Onu değerli kılan en önemli özellik de budur. Kadın, anne olmakla işsiz kalmamaktadır. Aslında, annelik en yoğun ve bir o kadar da derin bir duygunun karşılığı olan iş alanıdır. Ancak,  son dönem konforlu hayat özlemi kadını ayakları üzerinde durma özentisiyle yetiştirmeye neden olmuştur. Çok enteresan bir şekilde, anne babalar kendi kızlarını ayakları üzerine yetiştirme gayreti içinde olurken, alacağı gelinlerinin ev hanımı olup, çocuklara anne olmalarını tercih etmişlerdir . Bu sıkışmışlık içinde olan kızlarımız ayakları üzerinde dururken evlilik sürecinde çocuklarına yeterli derecede annelik duygusunu vermekte sorun yaşamışlardır.  
      Son zamanlarda, söz konusu yaklaşımlar nedeniyle ailenin fıtrat kodları zorlanarak bozulma sınırlarına kadar gelmiş oldu. Karı koca arasında duygu merkezli değil, paylaşım mekezli bir aile inşa edildi. Fıtrat sorumlulukları yerine eşit paylaşım ailenin akışını oluşturdu. Bu süreç beraberinde aile tarmvalarını da getirdi. Bedelini hiç sorumluluğu olmayan çocuklar ödedi. Bedel ödeyerek büyüyen çocuklar, belirleyici olunca, başta aile olmak üzere topluma bedel ödetmeye başladı. Süreçlerin akışı bedel ödemeye uygun şekillenmişti. Bugün ailelerdeki sorunların merkezinde bu durumun etkili olduğu görüldü. Tartışmalar ve pratik hayattaki örnekler gösteriyor ki; bugün kadının alanı daraltılmış, fıtratının gereklerini yerine getirmede ve duygusal ihtiyaçlarını yaşamada haksızlığa uğrayarak, mağdur edilmiştir. 
       Kadına sorumlulukları hatırlatma yerine fıtrattan gelen haklarını onlara sunmak, onlara verilecek değerin göstergesi olacaktır. Çocuğuna anne, kocasına karı, ebeveyne evlat, kardeşine bacı olan kadın; sevilmeye, övülmeye, iltifata ve itibara en çok hakkı olandır. Kadının hayatını erkek değil vahiy belirlemektedir. Vahyin sınırlarını ve şeklini belirlediği bir hayat tarzı, hiçbir zaman kendisine dar veya bol gelmeyecektir. Giyiminin ana hatları vahiyle belirlenen, ayrıntıları da örf ile şekillenen kadınlar, bu konuda da o kadar uçlara savruldular ki, kendi cinslerini kendileri eleştirir oldular. Bir kısmı gözlerine kadar kapanma iradesini gösterirken bir kısmı mahrem yerlerini de açarak giyinme özğürlüıünü tercih ettiler. Vahyin sınırları dışına çıkan ve fıtratın sunduğu çizgiyi aşan her durum başta kadınlarımızın ruhsal huzurunu bozarken, bir taraftan da aileye yansımış, aile huzursuzluğunun oluşmasına neden olmuştur. Bu huzursuzluğun bedelini de yine çocuklar ödemiştir.
      Hülâsa ! Kadın değerlidir. Her yerde vardır. Sınırlarını ve hayatının temel akışını vahiy belirlemektedir. Ayrıntıları örfidir ve bunlar toplumun genel kabulleri olarak ortak değer halinde ana akışa katkı sağlamaktadır. Tarihin özel dönem gelenekleri, kadının toplumdaki durduğu ve bulunması gerektiği  genel yeri belirleyemez. Geleneğin biçtiği şekil ve yaptığı tarif de kadının yerini ve değerini ifade edemez. Fıtrat değerleri ölçüsünde kadın her zaman ve her yerde vardır, olmalıdır. Saadet asr-ı bunun örnekleriyle doludur. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR