KORONAVİRÜS VE İSLAM…
Koronavirüs, küresel bir sorun olarak dünyanın gündemindeki yerini korumaya devam etmektedir. Dünyanın da, ülkemizin de ilk ve tek gündemi Koronavirüs mikrobudur. Her kademedeki insanımız ve devlet büyüklerimiz bütün mesailerini Koronavirüs mikrobundan korunmak ve kurtulmak için kullanmaktadır. Dünyanın her tarafında ve tüm ülkelerde varlığını ve etkisini sürdüren Koronavirüs için, neredeyse herkesin bir değerlendirme yaptığı görülmektedir. İnsanlar diğer insanları, ülkeler diğer ülkeleri; virüsün çıkış ve bulaşma merkezi olarak görmekte ve birbirlerini suçlamaktadır.
Bazı kimseler de bu sorunu kendi fikri ve siyasi düşüncelerinin ifade edilmesinde malzeme olarak kullanmaktadır. Bir kısım insan, hiçbir bilimsel veriye dayanmadığı halde, virüsün umre vesilesiyle ülkemize geldiğini söylerken, bazıları da insanların İslam’dan ve imandan uzak kaldıkları için bu durumla karşılaşıldığını ifade etmektedir. Çoğu duygusal ve ideolojik değerlendirme olan bu yaklaşımların; insanlar arasında öfke, nefret, kin ve intikama dönüştüğü görülmektedir. Hangi nedenle ortaya çıkarsa çıksın, bunu bugün ayrışma nedeni olabilecek şekilde izah etmek son derece yanlıştır. İnsanların birbirlerine yardımcı olup, birbirlerini motive etmelerinin neredeyse zorunlu hale geldiği böylesi bir süreçte, bu konuyu ideolojik zeminlerde tartışma konusuna dönüştürmek kadar büyük bir hata yoktur.
Koronaviris mikrobu ne umre nedeniyle ülkemize bulaşmıştır, ne de İslami bir hayat tarzı olmayanların sebep olduğu bir sorundur. Günlerden beri defalarca altını çizdiğimiz gibi, elbette bu sorunun bir izahı yapılacaktır. Soruna ibretle bakılacak ve hikmetleri üzerinde konuşulacaktır. Ama bunun zamanı bu süreçte olmamalıdır. Bugünün konusu ve eylemi, Koronavirüs’ten korunmak ve bir an önce kurtulmaktır. Bunun için de; herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Sorun; sadece sağlık kuruluşlarının ve sağlık personelinin işi değildir. Her kademedeki insana sorumluluklar düşmektedir. Özellikle, kamu otoritesinin aldığı tedbir kararlarına riayet etmek; her vatandaşın zorunlu sorumluluğudur. Mücbir sebepler dışında kurallara mutlaka riayet etmek gerekmektedir. İdari, hukuki ve dini açıdan, istenen kurallara uyulması bir sorumluluktur.
Koronavirüs üzerinden Müslümanlara saldırıldığı gibi, çözüm olarak İslami ilkeleri gösterenler de vardır. Basına yansıdığı gibi, Amerika Birleşik Devletleri’nde; Koronavirüs’ten korunmak ve kurtulmak için Peygamberimizin tavsiyeleri reçete olarak sunulmuştur. Virüsten korunma ve kurtulma yöntemlerine baktığımız zaman, büyük bir bölümünün İslami ilkelerden olduğu, bir kısmının da İslami duyarlılıklarla izah edilen kurallar olduğu görülmektedir. Ancak; geçmişten günümüze İslami ilkeler yaşanmış olsaydı, bu virüs bulaşmamış olabilirdi diye bir gerekçe sunmak da doğru olamaz. Zira; virüsün yaygınlaştığı alana baktığımız zaman, küresel bir yaygınlık gösterdiği göze çarpmaktadır.
İslami hassasiyetleri en üst düzeyde olan ülkelerde de virüsün varlığı söz konusudur. Bu nedenle, böyle bir izah; çok isabetli olmayacaktır. Bireysel olarak İslami hassasiyetlere riayet edenlere virüsün bulaşmamış olması genel bir kural değildir. Üstelik; söz konusu hassasiyet sahibi olanlara da virüsün bulaştığı duyulmaktadır. Bu virüs’e; insanların imani ve ameli kusurları nedeniyle “ilahi bir musibettir” demek de haddi aşan bir izah olur. “Kıyamet alameti” olarak işaret edilmesi daha büyük yanlıştır. İslam bir yaşam biçimidir. Bir takım kuralların yerine getirilmesi insanın kendi huzuru için gereklidir. Koronavirüs; dünya çapnda İslam’a yönelişi artıracaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.