MÜSİBETLER GELMEDEN...

“Bir musibet, bin nasihatten iyidir” diye söylenmiş atasözümüz vardır. “Musibetler Allah’ın izni olmadan gelmez” diye de ilahi mesaj mevcuttur. İnsan iradesinin dışında, insan yaşamını zora sokan her olay, musibet sayılır. Musibetlerin yaratılmasında mutlaka bir takım hikmet ve ibretler vardır. Allah c.c. hiçbir şeyi boşuna yaratmamaktadır.

Toplumumuzda;Velilere "Deli", delilere de "Filozof" diyen bir algı oluşmuştur. Böylesi, savrulan bir toplumu istikametine kimler, nasıl dönüştürecektir ? Rehberlik yapacak insanların da rehbere ihtiyacı varsa, bu istikamet tayini nasıl sağlanacaktır ? Herkes kendi doğrusunun peşine koşarsa, asıl doğruyu kim söyleyecektir ? 

"Kendin için istediğini başkası için de istemedikçe iman etmiş sayılamazsınız" mesajının muhatabı kim olacak. Müminler arasında ihtilaf varsa, üçüncü kişilerin ıslah edici görevi nasıl uygulanacaktır ?

Herkes başkasını sorgulayıp, yargılıyorsa, bilgisi olmayan hüküm vermeye kalkıyorsa, aklını kullanmasını bilmeyen, etrafta akıl hocalığı yapıyorsa, fikir soran, kendi fikrini onaylatmak istiyorsa, haddini bilmeyen ahlak dersi veriyorsa; bela ve musibetleri beklemenin tam zamanıdır.

Toplumun birçoğu kendi hatasının görmeyip, başkalarının kusurlarını anlatmaktadır. Nefisler ıslah edilmiyor, nesiller eğitilmiyor, ailelere sahip çıkılamamaktadır. Besleyenlerin ve destekleyenlerin kusurları söylenememektedir. Bunu ancak iyilik timsali kimseler yapabilecekken, onlardan da ses çıkarmamaktadır. Çıkar hesapları ve menfaat düşüncesi, kusurları söylemeyi engelleemektedir. 

Dini temsil etiğini söyleyerek, tebliği yapmaya çalışanlar; kendilerinin dışındakilerini tenkit, tahkir veya tekfir etmektedir. Cemaatler birbirini kıskanarak; kibirlilik yapmakta, dostluklar azalıp, düşmanlıklar çoğalmaktadır. Mutlulukların yerini huzursuzluklar almakta, ayıpları yüze vurmak marifet sayılmaktadır.

Böyle bir süreç toplumu savurmakta, bela ve musibetlere davetiye çıkarmaktadır. Karşılaştığımız ve cevabını vermekte zorlandığımız, irademiz dışındaki tüm olayları; bela ve musibet olarak ifade edebiliriz. Nasihatle uslanmayan toplumların, musibetle ıslahı; ilahi bir yöntemdir.

Müslümanlar; kendilerini sorgulamalı, saadet devri Müslümanının yaklaşımını benimsemeli, yeni bir asr-ı saadet dönemi oluşturmalı, dünyevi kaygılardan kaynaklanan hesapları bırakıp, ahiret merkezli tefekkürle geleceği inşa etme gayretinde olmalıdır. Her Müslüman Allah’ın boyası ile boyanmalıdır. Aksi halde, savrulan bu toplumun felaketi kaçınılmaz olacaktır. İnsanlık tarihi bunun örnekleriyle doludur.  Musibet gelmeden nasihate kulak verilmeli, yapılan nasihatler dinlenmelidir.

Kulluk için yaratılan insan; imtihan edildiğini unutmamalıdır. Dünyanın tümünü ilgilendiren ve küresel sorun haline gelen Koronavirüs mikrobunun; bela ve musibet olmadığını söylemek mümkün değildir. Uzay ve diğer gezegenler üzerinde tasarrufta bulunmak için çalışan dünya egemenleri; toplamı gram bile etmeyen Covid-19 mikrobuyla başa çıkamamaktadır.

Kainatın sahibi olan Yüce Allah, gücünü ve kudretini; kulluk için yarattığı ama bazılarının inkar, bazılarının günahkar, bazılarının da duyarsız olduğu kullarına göstermek için; Koronavirüs veya başka metotlarla mesajını iletmektedir. Bu durum; vahyin mesajına itibar etmeyen insanların; nasihatı dinlememeleri sonrasında musibetle uyarılmalarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR