Semiha Sandıkçı

Semiha Sandıkçı

NARSİST KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Bir Yunan efsanesine göre Narkisos adındaki bir avcı su içmek için nehir kenarına  iner, suya doğru eğilir, elini nehire doğru uzatırken suda kendi yansımasını görür. Bu görüntüye öyle hayran kalır ki aşık olur orada gördüğü kendine. Yemeden içmeden  kesilir, artık günlerini o nehir kenarında kendi yansımasına bakarak geçirir. 

Efsaneye göre hergün nehirde kendine hayran bir şekilde tüketir  kendini ve hayatını  böylece  kaybeder. İlginç bir efsane değil  mi? İnsan kendine aşık olur mu hiç demeyin. Oluyor maalesef. Ve Narkisos gibi kendine hayranlığı ,sadece kendisine değil, çevresindeki insanlara da zarar veriyor. Bu bir hastalık, adını  da bu efsanedeki avcıdan alıyor. Narsist kişilik bozukluğu olarak tabir ediliyor. 

Narsist kişilik  bozukluğu,ben merkezciliği,kibirli bir düşünce ve davranış  yapısını, empati eksikliğini ve hayranlar edinme ihtiyacını barındıran bir yapıdadır. Kendilerini eleştirilerin  üstünde  görürler. Çünkü onlar toplumda özel muameleyi hak ettiklerini düşünür, o toplumdaki en üstün  kişi  olduklarına  inanırlar. Onlar kendilerini özel, sıradışı, diğerlerini de sıradan insanlar olarak görür. Bundan dolayı kendileriyle aynı statüdeki insanlarla arkadaşlık ederler ama onlardan da önde olmak isterler, yarış içindedirler. Kendi başarı ve yeteneklerini abartır, yalan söylerler. Diğer insanları başarısız ve yeteneksiz görürler. 

Etraflarında onları sürekli  onaylayan,onları öven, istediklerini yerine getiren insanları isterler. Bu olmadığında ihanete uğramış hissederler. Kendilerine hayran olmayan, ihtiyaçlarını karşılamayan, eleştiren  insanları tehdit olarak görürler. Bu durumda çirkinleşir, aşağılama, hakaret, lakap takma, zorbalık, tehdit ve saldırıyla  karşılık verirler. İnsanlar tarafından bencil, ukala, manipülatif, buyurgan, talepkār olarak tarif edilirler.

Narsistler, izinsiz bir eşyayı almaktan,gizlice kişisel yazışmaları karıştırmaktan,konuşmaları gizlice dinlemekten,davet edilmeden gelmekten, sizin fikirlerinizi kendi fikri gibi sunmaktan  çekinmez. Sizin hislerinize,davranışlarınıza müdahale eder ve bu onun için oldukça normaldir. Empati duyguları yoktur.

Yani dünya sadece onların etrafında döner. Narsist başta mükemmel görünür, sevilen, başarılı, övülen kişilik yapıları vardır. İlk başlarda onların aşırı özgüvenleri,kendilerini parlak bir kristal gibi göstermeleri, karşılarındaki insanları etkilerken zamanla kırılıp tuz buz olur,bir yanılgıya dönüşür. Özgüveni  eksik, güçsüz kişileri etkilemeleri ve yönetmeleri  daha kolaydır. Başkaları üzerinden var olurlar, insanları çıkarları için kullanmaktan hiç çekinmezler.

Bu tür insanlar ailemizin içinde, iş yerinde ,sosyal çevremizde olabilir. Belki eşiniz, arkadaşınız, sevgiliniz hatta evladınız olabilir. Bu bozukluğun temelinde çocuklukta yaşanılan değersizlik ve sevgisizlik duyguları vardır. Ailedeki mükemmellik kavramları çocukta narsist eğilimler oluşturabilmekte. Böyle çocuklar hata yapmamak için kendilerini sınırlar, başarısız olma korkusuyla sıkıntılar yaşarlar. Kendileri için  mükemmellik  balonunu şişirmeye başlarlar. 

Bu sorunu yaşayan kişiler ailede, evliliklerinde,ilişkide  bulunduğu kişilere değersizlik, yetersizlik duygusunu yükler, kişiyi yanlızlaştırma taktiğiyle üstünlük  kurmaya çalışır, nadiren pişmanlık yaşar  ve pişman olsa da bunu göstermekten  uzaktır. Böyle  biriyle evli olmak,birlikte yaşamak  çok  zor ve yorucudur. Eğer  narsist bir kişiyle karşı karşıyaysanız,bilmeniz gereken en önemli  konu bu kişiye  bunun bir hastalık, bozukluk olduğunu kabul ettirmenin çok  zor olduğudur..

Onu değiştirme  ve düzeltme çabaları boşuna uğraşlardır.Uzun süren psikoterapi yöntemiyle uzman bir psikolog tarafından ele alınmalıdır.Böyle  kişilere karşı sınırlar belirlenmeli,egosunu besleyecek görevler edinilmemeli.Onun karşısında suçluluk ve yetersizlik gibi duygulara kapınılmamalı.Ona verilen bu fırsatlar onu daha çok besler.Kayıp etme korkusuyla onun bu davranışlarına  izin verirseniz,bundan en çok siz zarar görürsünüz.Git gide kişilik  ve psikolojik bozukluğun artığı toplumumuzda bu tür eğilimlerin son yıllarda sosyal medya ve dijital oyun bağımlılığı  bulunan gençlerde görülebileceği düşünülüyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Semiha Sandıkçı Arşivi
SON YAZILAR