OKULLAR AÇILDI

Yirmi milyona yakın öğrenci ile bir milyon civarında öğretmen ikinci yarıyıl eğitim öğretimine başladı. Ara dönemde alınan karnelerle öğrencilerin durumları, seviyeleri ve gayretleri özet olarak görülmüş oldu.

Öğrencilerin karneleri aynı zamanda öğretmen ve velilerin de karneleri anlamına gelmektedir. Geçmiş 30-40 yıl öncesinde, bizim jenerasyonun ortaokul ve lise öğrencisi olduğu yıllarda bir veya iki öğrenci takdirname alır, üç-beş öğrenci de teşekkür belgesi ile ödüllendirilirdi. Ders ortalaması 90 ve üzeri olan neredeyse hiçbir öğrenci bulunmazdı okullarda. Şimdilerde ise öğrenciler 99 üzeri virgüllerle yarışmakta, 95 puanı ortalaması olan öğrenciler arka sıralarda gibi görülmektedir. Bilgi çağı olan zamanımızda öğrencilerin gerçekten de iyi yetiştiklerini söylersek iddialı bir laf etmiş olmayız.

Öğrencilerin kendi zeka seviyelerine ve çalışma tempolarına göre donanıma sahip oldukları görülmektedir. Ancak, velilerin zaman zaman çocukların moralini bozdukları da bir vakıadır. Elbette her veli çocuğunun en yüksek notu almasını, yani iyi bir donanıma sahip olmasını isteyecektir. Ama bunu isterken çocukların zeka seviyesi, aile ortamı, yetişme tarzı, çevresi, arkadaş gurubu ve çalışma şartlarının başarıya direk etki ettiğini göz ardı etmemelidir. Zeka seviyesi, yetmişlik olan bir öğrenciden yüzlük bir sonuç beklemek haksızlık olur, hele de yüzlük bir ortalama getirmediğinde o çocuğa karşı tavır geliştirmek, onun geleceğinin karartılmasına neden olmaktan başka bir anlama gelmeyecektir.

Yüzlük bir zekaya sahip öğrenciden yetmişlik sonuç geldiğinde bile kızmamak, tavır almamak, aksine konuyu anlamaya ve aileye ne gibi sorumluluklar düştüğünü düşünmeye ihtiyaç vardır. Zira, ortaya çıkan sonuç sadece öğrencinin durumunu yansıtmamaktadır. Öğrenci üzerinden öğretmenin ve ailenin, ortamın ve çevrenin de fotoğrafını ortaya koymaktadır. Ayrıca, öğrencilerin karneleri bir sonuçtur. Önemli olan, sonuç ortaya çıkmadan sonucun kaderini belirleyecek enstürmanları iyi çalıştırmaktır. Bu noktada sorumluluğun büyük bir bölümü velilerin omuzlarında olacaktır.

Çocukların eğitimleri gündeme geldiğinde, her veli başarıya göre bir değerlendirme yapmaktadır. Halbuki bu başarı teorik bilgilerin karneye yansımasıdır. Esas olan çocuklara bilgi depolamak ve onları bilgisayar gibi robotlaşmış birer bilgi makinası yapmak değildir. Peygamberimiz çocuklara bırakılacak mirası ifade ederken, eğitim ve terbiyeyi, ahlak ve edebi işaret ederek, dikkatleri iyi “adam olmak” üzerin çekmiştir. Rabbını, Peygamberini, Kitabını, Dinini, Milletini, Devletini, Vatanını, Büyüklerini, Ana-Babasını tanımayan ve anlayamayan bir çocuk eğitilmiş sayılamayacaktır. Değer yargıları olmayan veya yumuşatılmış, esnetilmiş değer yargılarına sahip olan milletlerin ayakta durma, vatan, millet ve devletlerini koruma gücü zayıflayacaktır.

Geleceğin toplumunu oluşturacak olan bugünün öğrencilerini eğitip-öğretirken değer yargılarını mutlaka hesaba katmak gerekecektir. İkinci yarıyıl başlarken, bu temennilerin gerçekleşmesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Bu duygularla, yeni dönemde öğrenci ve öğretmenlerimize başarılar diliyorum. Geleceğimiz, bugünün öğrencisi olan evlatlarımızın omuzlarında şahlanacaktır. Onları da geleceğe uygun olarak bugünün öğretmenleri yetiştirecektir. Çocukları bugüne göre değil, kararlarıyla ülkeyi yönetecekleri çağa göre yetiştirmek gerekir. Bu sorumluluk da, başta anne-babalar olmak üzere öğretmenlerin ve tüm toplumundur.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR