"OY" VERİRKEN DİKKAT!

Oy vermek suretiyle insanlar kendilerini idare edecek kişiye vekâletlerini teslim ederler. Bu aynı zamanda bir "Ahidleşme" ve "Biat"tır. 

Her ne kadar seçilmek üzere önlerine sunulan kişiyi kendileri tercih etmeseler de, vekeletlerini vermek konusunda özgürdürler. Özgür iradeyle yapılan bu değerlendirme ve iradi tasarruf; "Ahid ve Biat"tır. 

Tercih yapana kadar sorumluluk seçenin, tercihten sonraki sorumluluklar seçilenindir. Zaman zaman itiraza konu olan, "istenmeyen adayın seçilmek üzere topluma sunulmuş olması iddiası" haklı bir iddia değildir. 

Adayı vekâlet almak üzere toplum önüne sunan da, daha önce toplum tarafından vekâlet alan sorumludur ki, ona vekâlet verilirken adayları belirleyeceği de bilinmektedir. Ayrıca, aday olarak tohlumun önüne sunulan kişiyi seçme gibi bir zorunluluk da yoktur. 

Oy verme sorumluluğunda olan kişinin dikkat edeceği husus, önüne sunulan adaylarla yapacağı ahidleşme ve biat konusudur. "Ahid"; verilen sözler, "Biat", seçilene verilen vekalettir. Seçen, tercihinden, seçilen verdiği sözden sorumludur. 

Mal, can, din, akıl, nesil, vatan, devlet, millet gibi doğuştan korunması zorunlu olan kutsallara kim daha yakın ve güvenilirse, o kişiyle biatlaşmak, yani vekâlet vermek; müslümanın sorumluluğudur. 

Medyanın etkin olduğu toplumumuzda da, söz konusu fıtri değerlere kimin daha sadık olduğu ve sahip çıkacağı bilinmektedir. 

Vekâlet anlamına gelen "Oy"lar  asla hamaset duygularına ve çıkar hesaplarına, bir takım kırgınlık ve dargınlıklara kurban edilemez. Bu büyük bir vebaldir. 

Oy verirken yapılan "Biat"laşma ile Hz. Peygamberin Hudeybiye'de ashabıyla yaptığı "Biat" arasında, tarafların kimlikleri hariç değersel bir fark yoktur. Medine sözleşmesi ne anlam ifade ediyorsa, seçenle seçilen arasındaki ahidleşme de aynı değere sahiptir. 

Öyleyse; oy verirken özel hesapları, kişisel menfaatleri, etnik çıkarları bir tarafa bırakıp,  değerleri ön plana alarak bir tercih yapmak müslüman sorumluluğudur. 

Kim kime benzerse, o ondandır. Başkasına benzeyen ya da benzetilen kişilere vekâlet vermek büyük vebâl olur. Bu vebâlin bedelini  müslüman,  hem dünyada hem de ahirette öder. 

Vekaletin kime verildiği, sözleşmenin de kiminle yapıldığı anlamına gelecektir. İnanç değerleri üzerinden yapılacak bir ahidleşme cihad hükmünde ibadettir, amel-i salihtir. 

Yapılacak tercihle ortaya çıkacak hizmetler, amel defterinin açık kalmasını da sağlayacaktır. İslama, müslümana, insana ve insanlığa hizmet edecek kimselere verilen vekâlet sonucu yapılacak hizmetlerden ve dualardan vekâlet veren de payını alacaktır. Elbette, İslama ve insanlığa zararlı olan  kimseye verilecek vekaletin vebali de vekalet verenlerin hanesine yazılacaktır. 

Müslüman; kutsalları dikkate alarak  düşünür, yapılan hizmetleri dikkate alarak  tercihini değerlendirir, imanının sesiyle de seçimini yapar. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR