REFİK VE RAKİP
Refik; dostluğun adıdır. Rakip ise, zaman zaman dostlukların düşmanlıklara dönüşmesine neden olan duygudur. Dostlukta refik, ticarette rakip olmak; toplumsal kabullerin ortaya koyduğu bir anlayıştır. Ancak; Müslümanın hayatında önemli ve asl olan; rakip değil refik olmaktır. Duygusal açıdan zor ama çok anlamlı olan bu duygunun davranışa dönüşmüş şekli; hem gönül huzurunun hem de toplumsal barışın ve huzurun teminatıdır. Refik olmak; gıpta etmeyi ön plana çıkarırken, rakip olmak haset ve kindar olmanın nedenidir. Elbette ticari hayatta bir çeşit rekabet unsuru söz konusu olacaktır. Ancak, rekabeti; kazançta değil, hizmette ön plana çıkarmak gerekir. Hizmette ön plana çıkan rekabet; kavganın tetikleyicisi değil barışın adresine dönüşür.
Huzurlu toplumsal yaşam için, toplum bireylerinin refik olması gerekir. Refik; arkadaşlık ve dostluktur. Birbiri için yaşamaktır. Diğerini kendine tercih etmektir. Komşusu açken tok yatamamaktır. Arkadaşı huzursuzken gülememektir. İnsanların birbirlerinin kolana girmesi , elinde tutması, her işinde ve derdinde yanında olup, refakat etmesidir. Refik olmayı engelleyen en belirgin duygu rekabettir. Rekabet; hasetliğin ve fesatlığın tetikleyicisidir. Rekabet; kavganın, göz yaşının, kan dökülmesinin, güvensizliğin ve gücü elde edip, elde tutmanın duygusudur ki, kontrolün elden gitmesi halinde de nefsin ilahlaşması, egoizmin topluma hakim olması ve insanlar arasında kavganın büyümesine neden olur.
Refik olmak; muhabbet, rakip olmak; düşmanlık üretir. İslama göre; gıpta helal, hasetlik haramdır. Refik olmak; gıpta etmeye, rakip olmak ise haset etmeye neden olmaktadır. Birisi helal sonucun ilk adımı, diğeri haram sonucun başlangıcı olmaktadır. Harama, yalana, hile, soruna, kavgaya, kana; gıpta edilmez. Yanlış ve zararlı olan bu duygular ve duygunun ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar genellikle rekabetin ürünüdür. Her şeye sahip olma arzusu; zamanla gücün kendisine dönüşmekte, kişi kendini güçlü hissettiği andan itibaren de toplumun içindeki farkını bir şekilde hissettirmeye kalkmaktadır. Böylesi süreç; gönülde ilahlaşmayı, toplumda kamplaşmayı, ahirette de hesaplaşmayı getirmektedir.
İslam; ticari hizmeti arz-talep yöntemiyle oluşturmaktadır. Ancak bu yöntem; hiçbir zaman kavgaya ve kamplaşmaya neden olmamıştır. Yöntemin getirisi; fiyatların belirlenmesini sağlamaktadır. Vatandaş; hem ücrete hem de sunulan hizmete bakarak, kendi bütçesine göre talebini gerçekleştirmekte, taleplere göre de arz oluşmaktadır. Osmanlı ticaretinde “Siftah” kültürü en belirgin davranış olarak günümüze kadar taşınmıştır. O dönemde, sabah ticaretini yapan bir esnaf, ikinci müşterisini diğer siftah yapmayan komşu esnafa göndermeyi kural haline getirmiştir. İşte bu davranış; ticarette rakip olmanın değil, refik olmanın hem gereğini hem de örneğini sunmaktadır.
Rekabet; selin önünden kütük kapmak gibi, esnafın önünden müşteriyi çalmaya dönüşmüşse; bunun adı refiklik değil, hatta rakiplik bile değildir. Ticaretin de, komşuluğun da, toplumsal yaşamın da, bireysel hareketin de; dinde bir modeli vardır. Bu modeller; ilahi kodlamayla Peygamberler tarafından sunulmuştur. Günümüz dünyasında; çıkar ve menfaatler belirleyici hale gelmiş, refik olma anlayışları geçmişte kalmış, her söz ve davranış hesaba dayanmıştır. Kadim, derin ve zengin bir duygu olan refik olma anlayışı; neredeyse tamamen buharlaşmıştır. İslam kültüründe olan hizmet rekabeti; çıkar ve kazanç anlayışına dönüşmüş, böyle olunca da hizmet değil ücret ön plana çıkmıştır. Refik; dostluğu, rekabet; düşmanlığı tetiklemektedir. Hizmette rekabet, işlemlerde refakat esas olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.