Rektörlük atamalarında kalite ve tecrübe neden önemli?
Üniversitelerin sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi, sadece akademik bilgi ve birikimle değil, aynı zamanda tecrübeli bir yönetim anlayışıyla da mümkün olur. Rektör olarak atanacak kişide aranan vasıflar bu nedenle hayati önem taşır. Sadece profesör unvanına sahip olmak, bir üniversiteyi yönetmek için yeterli olmamalıdır. Rektör, bu göreve gelmeden önce belirli bir süre yöneticilik yapmış olmalı; aksi halde, bu zorlu görevde bocalaması kaçınılmazdır.
Ancak bu da tek başına yeterli değil. Akademik kariyerinde belirli ölçütler aranmalı; makale sayısı, yabancı dil bilgisi, akademik donanım ve uyum gibi kriterler rektör adayları için bir filtre olmalı. Bu tür bir süzgeçten geçmeden, herkesin rektör adayı olması, üniversitenin sağlıklı bir yönetim sürecinden uzaklaşmasına neden olabilir.
Örneğin, bir üniversitede altmışın üzerinde rektör adayının olması, bu atamanın sağlıklı bir sonuca ulaşmasını zorlaştırır. Bu kadar fazla aday arasından kim atanırsa atansın, diğer adaylar arasında hoşnutsuzluk ve rekabet duygusu ortaya çıkacaktır. Böyle bir durumda, atanan rektöre karşı bir duruş sergilenmesi ve üniversite içindeki işleyişin aksaması kaçınılmaz hale gelir.
Bu yüzden, rektör atamalarında tecrübe ve yerel bilgi de göz önünde bulundurulmalı. Rektör, hem üniversitesinin dinamiklerini bilen hem de bulunduğu şehri tanıyan biri olmalıdır. Örneğin, Samsun'da görev yapacak bir rektör, şehri ve üniversiteyi tanıyan, tecrübeli biri olursa, hem üniversite hem de şehir için daha sağlıklı bir yönetim süreci oluşturulabilir.
Sonuç olarak, rektörlük gibi kritik bir görev için atama yapılırken, adayların sahip olması gereken vasıflar ve tecrübe göz ardı edilmemelidir. Aksi takdirde, hem üniversite yönetimi hem de akademik süreçler olumsuz yönde etkilenebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.