Ruhi Özkul
Yine 12 Nisan ben yine Suruç’tayım, sanırım 19. Yıl olmasına rağmen bu böyle devam edecek. 12 Nisan 1998 özel bir tarih, ne denir buna bilmiyorum , o tarihte yaşanılanları yaşamasaydık dersem hiçbir şey değişmeyecek hayatımda biliyorum ama, ilk kez o tarihle ilgili ulusal basında çıkmış haberlere baktım, ben bunları daha önce neden görmedim ki, yada neden o haberleri yazanlara, o gazetelere açıp ağzımı yummadım gözümü ki. Yada neden bir devlet yetkilisi çıkıp da haber yanlış demedi ki,
12 Nisan akşamı çıktığımız görevden sabaha karşı döndüğümüzde nizamiyede bizi karşılayacak kadar nezaket sahibi o insan, tek tek görev timini tebrik ederek onlara moral verecek kadarda insanlık sevgisi ile yoğrulmuş bir kişi idi.
Annesinin gönderdiği yiyeceklerle masa hazırlayıp, beni o masaya davet eden kişinin sol göğsü,elbise üzeri, komando, komando ihtisas,paraşütçü, sporcu,balık adam bröveleri, göğsün içi ise vatan sevgisi ile dolu olan harika bir insandı.
Daha yeni masaya oturduğumuzda gelen telsiz anonsunda bir karakolun sorumluluk sahasında Suriye’den adamların girdiği haberi üzerine, biz yorgunuz diye bizi göndermeyen, karakolda ki arkadaşlar halleder dememize rağmen içinin rahat etmediğini söyleyerek, yanında bir çavuş ve bir şoförle oraya gitmekten çekinmeyecek bir cesur yürekti.
Bölgeye gittiğinde karakolda kalıp orayı yönete bilecekken, olay yerine en kısa zamanda ulaşmak için hareket eden, başında ki tek göz gece görüş sistemi ile araziyi araştırırken, bir gün önce ki fırtınada iki tepe arasında yıkılıp telleri sarkan yüksek gerilim hattına takılan o insan için 1.5 metre yükseklikteki yüksek gerilim hattına aracıyla takıldı yazacak kadar basitleşen sözde ulusal basının lüzumsuz habercileri , haberi bile kaynağından doğru alıp yazamayacak kadar basiretsiz adamlar, siz bir haberi üç kelime ile yazamazken, o insan genç ve tecrübesiz olmasına karşın, terör bölgesinde 20 km'lik vatan toprağının , 6 karakol ve 200 e aşkın askerin silah ve aracın sorumluluğunu omuzlarında taşıyan bir vatan severdi. Siz gece karanlığında o dürbün kaskını kafanıza takıp birileri ile çatışma ihtimalini yaşamadığınız için o anı anlayamazsınız.
O yirmi kilo metrelik alanı her gece bir muhafız bir şoförle koruması olmayan tepelerin arasından giderek, karakollarda ki askerlerine yalnız olmadıklarını hissettirmeye çalışan bu insan için yazdığınız haber 3 satır. Sizin şehitlere verdiğiniz değer budur, siz olayın sadece haber bölümündesiniz.
12 Nisanı 13’ üne bağlayan gece, Suruç bir başka karaydı, gece bir başka karanlıktı, o gün sabah olmak bilmedi, her gün doğan güneş geç kalmıştı. O gece biz iki vatan evladını kaybetmiştik.
İki anne kuzusunu, iki ağabeyi,iki kardeşi, iki arkadaşı en güzel makama, şehitlik makamına uğurladık. Gururluyduk şehitlerimizden, gururluyduk onları tanımaktan , onların silah arkadaşı olmaktan.
Onlar ailelerinin olduğu kadar bizimde yüreğimizi yaktı, biz onları unutmadık, unutmayacağız. Biz orada akıttığımız teri, vatan için yaptığımız görevi de unutmayacağız.
Ve en güzel olanı söyleyeceğiz yine VATAN SAĞ OLSUN
Önce ki yıllarda yazdığım bu konu ile ilgili yazıya Vedat Özkul, 07 Ocak 2017 de bir yorum yazdı.
Şehit Teğmen Ahmet Ruhi Özkul, benim amcamın oğlu olur. Ailemiz bir başka şehit haberi aldı, El Bab'tan... Şehit Asteğmen Hüsnü Bilgiç... 19 yıl önceki o tarifsiz acıyı yine yaşadık... Vatan sağ olsun... Vatan sağolsun kelimesi bu kadar basite haberi indirgeyenlerin dudaklarına asla yakışmaz, yakışanda o acıyı yaşayandır.
Ruhları şad olsun,Ahmet Ruhi Özkul ve Kenan KAYA’nın . Ve onları doğuran o güzel annelere ,
‘’Kaç bahar sensiz geçti, kaç bahar hayallerim seninle idi, kaç bahar daha hayaller kuracağım’’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.