Selâmın gücü...
İslâm barış dinidir, Müslüman da sulh ile tanınır. İnsan olmanın beşeri zaafıyla Müslümanlarda da; öfke, kavga, kin, nefret ve intikam duygusu vardır. Ancak; bu duygular Müslümanın hayatında tepkisel bir davranışa dönüşmez. İman gücü; bu olumsuz fıtri duyguların davranışa dönüşmesine engel olur. Peygamberimiz; öfkeye hâkim olunmasını tavsiye etmiştir.
Öfkelenmek fıtri bir duygu, öfkeye hâkim olmak dini bir sorumluluktur. Müslümanın bulunduğu toplum bu nedenle huzur toplumu ve huzurlu toplumdur. Peygamberi dönem; günümüze kadar "Asr-ı Saadet" kavramıyla ifade edilmektedir. Cahiliye toplumunun saadet toplumuna dönüşmesi sulh, barış ve selâm sayesinde olmuş, bunu da sahabenin güçlü imanı sağlamıştır.
İnsanların gelecekle ilgili hayalleri vardır, bu hayalleri gerçekleştirmek için de bir çok teşebbüsleri söz konusu olur. Bireysel her düşünce ve hayal; insanlığa katkı sağlarsa anlamlıdır. Her insanın, içinde yaşadığı topluma yapıcı katkı sağlaması; toplumsal huzur için şarttır.
Bedel ödemeden, gayret göstermeden, efor sarfetmeden ve ter dökmeden; istenilen planlar gerçekleşemez. Bu nedenle; kendi konum, pozisyon ve gücü oranında herkesin, geleceğin inşasına katkıda bulunması gerekir. Bu düşünce ve davranış; barış toplumunun güzelliği, Müslümanın önceliği ve özelliğidir.
İnsanlar beraber yaşarlar, geleceklerini berlikte inşa ederler. Toplumun bireyleri çoğu kere aynı şeye sevinir, aynı şeyden üzülürler. Keder ve sevinçleri aynı değerlere bağlı olan insan topluluklarının, birbirini tanıma ve tanıtma zorunlulukları vardır. Zira, birbirini tanımayan toplum bireyleri, güçlü bir cemiyet oluşturamazlar.
"Aranızda selamı yayın" ilahî fermanı, cemiyeti oluşturan bireylerin birbirleriyle kuracakları iletişim bağını bildirmektedir. Selam; müminler arasında muhabbeti arttırır, münafıkların şerrinden korur, kafirleri de tanıtır. Ölülere bile selam verme gereği, Selamın ne kadar anlamlı ve önemli olduğunu anlatır.
Geleceğin inşasında salamlaşma önemli bir etki gücüne sahiptir. Müslümanın kalite ve kalibresi, selamının samimiyetiyle orantılıdır. Selâm; sahaya hakimiyet ve toplumsal arazideki virüslere karşı koyma bakımından en etkili kelam ve fiildir.
Selâm parolalı olan Müslümanlar birbirlerini kokusundan tanırlar, kelamıyla bütünleşir, tokalaşmayla ahidleşirler. Selâmın sembolize ettiği Müslüman; "Aç" olabilir ama asla "Alçak" olamaz. "Fakir" olabilir ama asla "Nankör" olamaz. "Mahzun" olabilir ama asla "Hain" olamaz.
Selâmın gerektirdiği Müslüman anlayışı; birliğin sağlandığı, ahidlerin gerçekleşeceği, bedeller ödenerek gereklerinin yerine getirileceği bir toplumdur ve bu da "Barış Toplumu"dur. oluşturulmalı. Huzurlu toplumun inşası; toplumun her ferdinin fedakârlıklarına bağlıdır. Fedakârı olmayan toplumun huzuru da yoktur. İslam toplumu da budur.
İslâm; huzurun adresidir. Müslüman; güvenin kendisidir. Selâm; birliğin, güvenin ve toplumsal huzurun sigortasıdır. Peygamberimizin; selâmdan önce kelâmı uygun görmemesi ve konuda ümmetini uyarıp, eğitmesi; selamın islâm toplumu için önemini anlatmaktır .
Selâm huzurun, huzur barışın sigortasıdır. Müslüman toplumda; kan, göz yaşı ve kaos ol(a)maz. Eğer bir toplumda kavga ve güvensizlik varsa; barışın sigortası olan selâmlaşma da yoktur. Selâmın barışı sağla(ya)madığı toplumlarda, selâmın ruhu buharlaşmış, Selâm; sloganik olarak güncelleşmiştir.
Selâm ibadettir, adet haline dönüşen selâm toplumsal huzura katkı sağla(ya)mayacak, barış toplumunu oluştur(a)mayacaktır. Bugün İslâm toplumlarının içinde bulunduğu durum, bu açıdan tahlil edilmelidir. Selâm; insanlara hizmet etme inancının ilânıdır.
Müslümanlar, birbirine hizmet etme yarışına girme yerine, pozisyon elde etme kavgası içine giriyorsa; o toplumda selâmın ruhu buharlaşmış, barış toplumundan uzaklaşma başlamıştır. Çözüm; çöken ve dökülen yerleri tamir edip, orjinal hâle dönmektir. Kişi için model Hz. Peygamber, toplum için model de; Asr-ı Saadettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.