SIKINTILAR DA NİMETTİR
İnsanın çektiği hiçbir "Sıkıntı" sebepsiz değildir. En büyük sıkıntıları, en sevilen Peygamberler çekmiştir.
İnsanların kendi hatalarının dışında karşılaştıkları "Sıkıntı", Allah tarafından sevildiklerinin işaretidir.
Sıkıntıya karşı gösterilen tepki, sıkıntıdan sonra o kişiye Allahın muhabbetini belirler.
Sıkıntı ile karşılaşanın, "Allahım, bu kadar da ağır mı olur imtihanın, dünyada benden başkası yok mu ki" gibi ve benzeri tepkileri, Allah ile kul arasındaki muhabbetin bitme sürecini başlatır.
"Yarabbi ! Senden geldik, sana döneceğiz, lütfun da hoş, kahrın da hoş" diyebilen, o andan itibaren hem dünyasını, hem ahiretini kurtarmış, Rabbı ile muhabbetini artırmış olur.
Her zorlukla bir kolaylığın geleceği İnşirah suresinde belirtilmiştir. Allah c.c. kullarının imanını, sabrını ve samimiyetini ölçmek için bir takım imtihan usulleri yaratır.
Mallardan, canlardan, evlatlardan ve mahsüllerden eksiltme ile ve bu unsurlar üzerinden imtihan edilir insan.
Hz. Eyyüb'ün imtihanı her asrın sohbet konuları arasında yer almaktadır. Hz . Yakup ve Hz. Yusuf da keza imtihan dendiğinde akla ilk gelen Peygamberlerdendir.
Hz. Muhammed s.a.v. Alemlere rahmet olarak gönderildiği ilân edilmişken, hayatının tamamı sıkıntılarla geçmiştir.
Sıkıntılar, lütuftur. Ya, günahların affına neden olur, ya sevapların çoğalmasını sağlar, ya da Allahın razı olduğu kullar arasına girmeye vesile teşkil eder. Her hâlükârde, sıkıntının dozu ve tonuna göre ve de sıkıntı çekenin tahammülü ölçüsünde, sıkıntılar lütfa dönüşmüş olur.
Akıllı ve imanlı kimseler, başlarına sıkıntı gelmediğinde üzülür, bunu Rablarının kendilerini unuttuğu anlayışı ve kaygısıyla izah ederlermiş.
Stresin, dünyevileşmenin, çıkar ve menfaat hesaplarının zirve yaptığı günümüzde, sıkıntılar da günlük hayatın rutinleri arasında yer almıştır.
Ancak, bahse konu olan sıkıntılar bunlar değildir. Allah c.c.ın Kur'anda tarifini yaptığı ve imtihan unsurun olarak açıkladığı hususlardan bahsetmekteyiz.
Hani ! Hendek savaşında Peygamberimizin, "Yarabbi ! Yardımın ne zamandır ?" diyecek kadar bunaldığı noktadaki benzer sıkıntılara işaret etmek istiyoruz.
İşte ! Böyle bir sıkıntı, sahibi için lütuftur. Sabretmiş, isyan etmemişse sıkıntının muhatabı, arkasından mutlaka güzellikler gelecektir. En büyük güzelliği de ahirette görecektir.
İnşirah süresenin temel başlıklarından birisi bunun verildiği mesajı ihtiva etmektedir.
Elbette, beşer olarak insan zaafiyetlerin sahibidir. Bu nedenle insan; küçük bile olsa sıkıntılar karşısında tahammülsüzlük gösterebilmektedir. Zaten, bunun için sıkıntı lütfa dönüşmektedir. Tahammül gösterenle, göstermeyenin, sıkıntıyı verene şükredenle, asilik gösterenin farkını ortaya koymaktadır asl olan.
Hiçbir sıkıntı külfet değildir. Ayrıca, çekilemez de değildir. Kulların, karşılaştıkları sıkıntıları çekilmez olarak iddia etmemeleri nedeniyle Allah c.c en zorlu sıkıntıları, en çok sevdiği ve "Habibim" diye tarif ettiği Peygamberlerine vermiştir.
Fiziki olarak birer beşer olan Peygamberlerin tahammül, sabır ve şükürlerini de örnek olarak sunmuştur.
Sıkıntılara karşı sabır göstermek veya isyan etmek kulun tercihi, ortaya çıkan sonuca göre de değerlendirme yapmak Allah c.c.ın takdirdir.
Ortaya çıkan sıkıntılı sonuç irade ile yapılmış bir fiilin eseri ise bedelini ödeyip tövbe etmek, ilahi bir mesaj gereği irade dışı bir sorun ise kabul ve teslimiyet gerekmektedir.
Varlıklı olmak ve sevinçle yaşamak nasıl nimet olarak kabul ediliyorsa, yıoksulluk ve sıkıntılı bir hayat da öyle nimettir. Varlık ve sevinç şükretmeyi, yoksulluk ve sıkıntı sabretmeyi gerekli kılar.
Varlıkla ve sevinç üzere ilahi imtihanı kazanmak, yoksullukla ve sıkıntı ile kazanmaktan daha zordur. "Allahtan geldik yine Ona döneceğiz" diyerek sabredip Yaratana teslim olmak Yaratıcının rızasını kazanmayı sağlar.
Kederli olup, sıkıntı çekenler bilmeli ki; karşılaştıkları sıkıntılı durumu sabırlı bir şekilde kabullenirlerse süreci ibadete dönüştürmüş olurlar. Bu da çok büyük nimettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.