Siz Nerelisiniz?
Başlık, geçen hafta bir yerel gazetemizde okuduğum köşe yazısının sonunda sen nerelisin? şeklinde sorulan bir soru idi...
Terbiye anlayışım gereği, samimi olmadığım kişi veya kişilere sen diye hitap etmeyi terbiyesizlik olarak kabul ettiğim için seni siz olarak düzelttim.
Ama, yine de tırnak içinde yazdım...
Soru, ilgimi çekmişti...
Öyle ya, ülke sınırlarının bile yok olmakla karşı karşıya kaldığı bir dünyada, insanlar, il sınırları içine nasıl sıkıştırılabilecekti?
Ben de, bu konuda biraz fikir jimnastiği yapayım dedim...
Kendimce de, ilginç sonuçlara ulaştım...
***
Neydi, bir şehirli olabilmenin şartı?
O şehirde doğmuş olmak mı?..
Yoksa, insanın babasının o şehirde doğmuş olması mı?..
Biraz daha zorlayayım:
O şehir nüfusuna kayıtlı olmak, olabilir mi?..
Bunlar, beni tatmin etmedi...
İrsiyetle, doğum yeri ile veya insanın rengi ile yapılabilecek tanımlamalar cılız ve yapay kalıyor...
Kafatası ölçümleri de öyle...
Başka değerler bulmak gerek...
***
Ele geçirilen kazanç kapılarını kaybetmemek uğruna günde kırk takla atabilenler...
Makamı muhafaza edebilmek için her türlü şaklabanlığa hazır olanlar...
İhale kapmada meziyet gösterip şehrin zenginleri arasına girenler...
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyebilenler...
Şehrin geleceği yok edilirken susabilmeyi becerip...
Buna karşılık, kendi çıkarları söz konusu olunca, şehrin yağmalanmasına alkış tutabilenler...
Mehmet Akif'în tabiri ile:
Sonra, şayet şahsının incinse, hatta, bir tüyü,
Yer yıkılmış zanneder seyreyleyen gümbürtüyü!
düşüncesinin canlı örneği olanlar...
Peki, bunlar olabilir mi?
Ne dersiniz?..
Bunları hemşehri olarak kabul edebilir misiniz?
***
Bir şehre aidiyetin ön şartı, bence, o şehrin çıkarlarına sahip çıkabilmektir.
Şehrin, bulunduğundan daha iyi bir durumda geleceğe aktarılabilmesine katkı koyabilmektir.
Şehre, geriye dönüşü imkânsız hatalarla zararlar verilirken, en azından, görüşlerini medenice ortaya koyabilmektir.
Hiç bir kişisel çıkar kaygısı taşımadan, şehir için doğru olduğuna inandığı değerlerin savunulabilmesi adına mücadele edebilmektir.
Şehri, değerleri yok edilmeden geleceğe teslim edilmesi gereken bir emanet olarak görebilmektir.
Şehrin değerleri bir bir yok edilirken, kendi zararına olacağını bilse de, açıkça, karşı çıkabilmektir.
***
Şehir için yapılan güzel şeyler, elbette, alkışlanacaktır.
Ama, her güzelin, şehir ve şehrin geleceği için faydalı olmayabileceği unutulmamalıdır.
Güzel, faydalı oldukça bir değer ifade eder...
Bir de, faydanın mihenk taşı şahsi çıkar olmamalı...
Herkesin, kendi vicdanında cevaplaması için, ben de soruyorum:
Siz nerelisiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.