SÜREÇ BEŞERİ SONUÇ İLAHİ…

Yüksek İslam Enstitülerinin İlahiyat Fakültesine dönüştürüldüğü 1982 yılında bizler OMÜ İlahiyat Fakültesinin ilk öğrencileri olduk. Fakültede ilk yıl,(82-83) müfredatında sadece Arapça ve Kur’an-ı Kerim dersleri olan hazırlık sınıfında okuduk bizler. 1983-1984 öğretim yılında Mehmet OKUYAN hocam da sınıfımıza katıldı. Hazırlık sınıfında okunan Arapça ve Kur’an-ı Kerim dersleri için yapılan muafiyet sınavına girerek, o dersleri verdi ve hazırlık sınıfını okumadan, birinci sınıftan başladı fakültedeki öğrenciliğine. Arapça ve Kur’an-ı Kerim derslerini fakülteden önce babası rahmetli Kemal OKUYAN hocamdan almış, itikadi ve imani duruşunu oluşturarak okula gelmişti zaten. Sınıfımızın en başarılı iki üç öğrencisinden birisi de Mehmet OKUYAN hocamdı.

Mezuniyetten sonra aynı fakültede araştırma görevlisi ve akademik çalışmalarına devam ederek de Prof. ünvanına sahip oldu. Çok kritik dönemde fakültede dekan yardımcılığı görevi yürüttü. O dönemin sıkıntılı süreçlerinde ne kadar zorluklar yaşadığını özel sohbetlerde anlattığı için biliyorum. Dönemin dekanı olan hocanın kendisine yönelik yaptığı idari tasarrufları ve disiplin işlemlerini de, süreçlerin nasıl bir sonuç doğuracağının kritiğini yapmak üzere paylaştığı için biliyorum. Murakıplık tecrübemden hareketle kendisine “hocam, hiç önemli değil, bunlardan hiç bir şey çıkmaz ama sizi yormuş ve moralinizi bozmuş olur” dediğimi bu gün gibi hatırlıyorum. O dönemi, hocanın aleyhinde kullandıkları için bu özel bilgiyi kendisinden de izinsiz paylaşıyorum.

2005-2006 yıllarında, uydudan yayın yapan mahalli bir televizyonda Mehmet Okuyan hocamla tefsir muhtevalı program yaptık. Yaklaşık yüz civarında canlı programa imza attık.  O programların notlarını hala saklıyorum. Çünkü, programa ben de en az üç tefsirden çalışarak çıkıyor, hocanın yorumlarına karşı zaman zaman itirazlar yaparak, daha yeni şeyler söylemesine katı sağlıyordum. Mehmet OKUYAN hocanın itikadinin çok sağlam olduğunu biliyorum. Bunu sorgulamanın beni aştığını ve bu ifadeleri kullanırken haddimin sınırlarını zorladığımın farkındayım. Kur’an muhtevasına çok derin bir vukufiyeti bulunduğuna şahit olduğum hocanın sorgulandığı, “hadisleri  dışlıyor” yaklaşımının son drece yanlış bir değerlendirme olduğu kanaatini taşıyorum. Kur’ani çalışmaları, yaşamının derdi haline getiren birisinin en son sorgulanacağı başlık bile değildir bu iddia. Her gece sabah namazına kadar Kur’an üzerinde çalışmalar yaptığını bildiğim hocanın, Kur’anın Peygamberlere ve Peygamberimize bakışını her halde en iyi kendisinin bildiği kanaatindeyim. Böylesi bir gayret içerisinde olan hocaya “sünneti dışlıyor, hadisleri gündemine almıyor” gibi iddiaları yakışıksız buluyorum. Hoca zaten, Kur’anı, Kur’anla izah eden bir çalışma yapıyor. Hocanın, konuşmalarında ve yazılarında,  fıkıh, islam tarihi ve hadis dalları ile alakalı başlıkların bulunmayışı, onları inkarı anlamına gelmez. Kur’anı, Kur’an ayetleri ile  anlatırken genel kabullerin dışında bir bakış açısı getirmiş olması, itikadi bozukluk değil aksine Kur’ani bir zenginliktir.  

 Dini anlatma konumunda olanlarla ilgili istihdamın iradi değil, ilahi olduğu kanaatini taşıyorum. Bu nedenle, sayın hocamızla ilgili dekanlık sürecinin tamamen yanlış olduğunu düşünmekle birlikte, sonucun hoca için hayırlı olacağına inanıyorum. Süreç beşeri değerlendirmelerle yürütülmüş ama sonucu ilahi değerlendirme belirlemiştir. Üzülme hocam.!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR