TEKEL İŞÇİLERİ HAKLI MI?

Toplum olarak ezilen, horlanan, haksızlığa uğradığını düşündüğümüz insanların yanında olmayı, kendimize vazifeyi adet etmişiz. Bu çok doğru bir duruştur. Tepkimizi aleni bir biçimde veremediğimiz zaman elimize fırsat geçene kadar bekler, orada tepkimizi ortaya çıkartırız.
Peki, "Neyin doğru, neyin yanlış kimin haklı, kimin haksız olduğunu nasıl anlarız?" sorusuna gelince genellikle bize anlatıldığı kadarı ile bir hüküm vermeye çalışırız. Veya kimin daha fazla sesi çıkarsa onu dinleyip, ona göre karar vermeye çalışırız. Ama işin arkasında olup bitenlerin ne olduğunu pek bilmeyiz. Bizlere anlatılanların farklı olduğunu, gerçeklerin ise daha farklı olduğunu öğrenince ise, "Vay be!" deriz.
 Bu kadar izahattan sonra gelelim sadede… Bundan bir yıl önce bir lokantada yemek yerken, lokanta sahibinin bana tanıştırdığı Tekel işçisi arkadaşla bir saate yakın sohbet etme fırsatım oldu. O gün arkadaşın bana söylediği aynen şu idi: "Ağabey vicdan azabı çekiyorum, sabah gidiyorum iş yerine, akşama kadar oturup eve dönüyorum. Aldığım maaşı hak etmiyorum, devlet bana, buna bir çare üretmeli. Benim durumumdan yaklaşık bin kişi var" demişti
Demek ki o günden sonra emekliye ayrılanlar oldu, sayı 750 civarına inmiş gözüküyor. Bu arkadaşımızın düşüncelerinde çok samimi olduğu belli idi. Bu bin civarındaki işçi, iki yıldan fazla bir süre çalışmadan para almışlar. O zaman sessiz kalıp kendilerine bir çözüm bulunmasını talep etmemişlerdir. Bu neye benzer biliyor musunuz? Bir insanın borcu olur, alacaklısına gidip bir miktar para verir ve süre isterse, alacaklısı ister istemez bu iyi niyet karşısında süre vermek zorunda kalır. Yok hiç para vermeden, süre talep ederse alacaklısı iyi niyetinden şüphe eder. İki yıl gibi uzun bir süre, bu insan çalışmadan para alırken, bu sendika yöneticileri nerede idi? Şayet o zaman gidip hükümete, "Biz vicdan azabı çekiyoruz. On bin civarında insan çalışmadan para alıyor, bu paradan başında tüyü bitmemiş yetimin hakkı var" demiş olsalardı, işte o zaman o sendikacıları alnından öperdim.
Gelelim hükümetin önerdiği çözüm paketine… Bu arkadaşların tamamının kıdem ihbar tazminatları, hesaplarına 15 Şubat itibarı ile yatmış durumda. 4/C statüsü olarak bilinen kısmen işçi, kısmen memur statüsü olan bu statüde belli değişiklikler yapılarak bu arkadaşlar sayesinde diğer 4/C'lilerin de istifade edebileceği, bazı değişiklikler yapılarak hem kıdem tazminatı hak edilecek duruma getirilmiş, hem de 12 ay çalışma imkanı 800bin TL  mertebesine çıkartılarak asgari ücretin üzerine çıkartılmıştır. Bırakalım bu şartları bir kenara, zira bu insanların geçmişteki çalışmaları olduğundan ayrıcalıklı olma hakları vardır. Ama şu anda hükümet asgari ücretle çalıştırmak için, işçi alacağını açıklasa, ne kadar insanın müracaat edeceğini sizler de tahmin edebiliyorsunuz. O zaman popülist politikalar üretip, olmayacak duaya amin demenin ne anlamı var. O işçilere gaz vermenin, onların dışındakilere belki yararı olmadığını bilmeleri gerekir. İmam Gazali Hazretleri, "Dost acı söyler" buyurmaktadır. Ben onların çoluğunu çocuğunu düşündüğümden böyle diyorum, karar onların.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR