Toplumsal uzlaşı nasıl olmalı?
AK Parti"nin kapatılma davası ile başlayıp, Üniversitelerdeki baş örtüsü yasağının kaldırılması ile ilgili yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından iptali ile daha da belirgin hale gelen gerginliğin her ne surette olursa olsun bitirilmesi gerektiği hepimizin arzusudur.
Kime sorarsanız sorun, yaşanan olayların gerek ekonomik hayata, gerek sosyal hayata, gerekse siyasal hayata verdiği zarar konusunda hemfikirdir. Çözüm konusunda herkes kendi mantık silsilesine göre bir şeyler üretip, söylüyor... Bu söylemlerde herkes samimi ve haklı ancak atladığımız konu şu ki; ilk önce toplum olarak kendi içimizdeki uzlaşıyı sağlarsak birçok şey kendiliğinden hallolur.
Toplumda yaşayan bireyler olarak bizler kendimiz gibi düşünmeyen, giymeyen, yemeyen, içmeyen insanlara da kendimiz kadar değer verip, sevip, saymadıkça toplumsal uzlaşı beklememiz mümkün değildir. Bazı şeyleri başkalarında aramadan önce kendi nefsimizde aramalıyız. Fanatizmin ne kendi ideolojisine, ne de başkasına herhangi bir yararı vardır.
Kendisini sevip, saygı duyduğum sosyal demokrat bir dostum, öğretmenliğin yanı sıra butik işletmekte, iş yerinde daha ziyade genç, dekolte jenerasyona hitap etmekte olduğundan müşterisi de belli bir kesimle kısıtlı kalınca, bir gün sohbet ederken işsizlikten dert yanarken, bana dönüp; "Ya arkadaş, sizin çocuklar bizim mağazadan neden alış veriş etmiyor? Dikkat ediyorum çevremdeki arkadaşlarımın büyük bölümü benden alış veriş etmiyor bunun sence sebebi nedir?" deyince, espiriyle karışık dedim ki; "Arkadaş, sen biraz Müslümanlaş, biz de biraz gavurlaşalım bulalım bu işin ortasını da çoluğumuz, çocuğumuz alış veriş etsin senden..."
Sağ olsun dediğimi yaptı mağazaya her kesime hitap edecek şekilde mal alımı yaptı ve iş hacmi de ikiye katlandı... Bana göre bu da toplumsal bir uzlaşıdır, ayrıca bu uzlaşı tek taraflı olmaz... Kapalı bir bayanı gördüğünde öcü görmüş gibi tepki gösteren bir insan karşısındakinden hoş görü beklemesin... Aynı şekilde başı açık bir bayana inançsız gözüyle bakan insan da hoş görü bekleyemez.
Tam 10 yıldır yazlıkta oturmaktayım... İlk taşındığım yıl arkadaşlarım "Senin ne işin var yazlıkta, kiminle komşuluk edeceksin, sıkılır yakında vaz geçersin..." dediler...
Oysa ben 10 yıldır gayet güzel ilişkiler içerisindeyim ve komşularımdan memnun olarak hayatımı sürdürüyorum... Demek ki isteyince oluyormuş!..
Önemli olan iyi niyetli olmak... Bu ülkede yaşayan herkesin aynı çatı altında yaşayan bir aile gibi biri birini hoşgörü ve kardeşlik ilişkileri içerisinde karşılamasıdır, toplum olarak buna ihtiyacımız var. Biz kendi hayatımızda bunu tatbik eder isek olayın büyük bir bölümü kendiliğinden hallolur... Toplum kendi uzlaşısını sağladığı taktirde, devletin ilgili mekanizmalarının da kendiliğinden çözüme gireceği kanaatindeyim.
Sevgi ve hoşgörünün hakim olduğu bir toplum olmak dileğiyle mutlu haftalar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.