TORPİLLİ AKRABALAR

                                                     TORPİLLİ AKRABALAR
         Gün geçmiyor ki telefonla arayıp şikâyet gelmesin. Kimisi bürokrattan şikâyet eder, kimisi siyasetçiden şikâyet eder, kimisi Belediye Başkanı’ndan şikâyet eder… Yazdığınız yazılarda her şeyi ayan beyan yazsanız dahi bazı okurlar, 'efendim neden daha açık seçik yazmıyorsun' diye şikâyet eder. Oysaki bu şehirde, bu fakirden ve bu gazeteden başka Allah’tan başka kimseden korkmadan yazıp çizen tek bir Allah kulu olmadığı ortada olmasına rağmen, hâlâ daha tatmin olmayanlar varsa, onları Haydar Dümen’e havale etmekten başka çaremiz yok. Zira biz bu uğurda yıllarca adliyelerde yargılandık, bedel ödedik, ödemeye de devam ediyoruz ama bu toplum öyle enteresan bir toplum ki anlatamam; doğruları yazıp çizdiğinizde magazin okur gibi okurlar, ardından ceza alırsanız, yazmasaydın ahmak adam der geçerler. Bu gerçekleri yazma nedenimiz birilerini tatmin etmek için değil, doğru ve hak bildiğimiz konularda dimdik ayakta durmaktır. Yoksa ahmedin gönlü olsun mehmedin canı istediği gibi yazalım gibi bir niyetimiz olamaz. 
      Son yazdığım köşe yazısında, 'eden bulur' demiştim ya, bu yazı o kadar enteresan okundu ki anlatamam. Demek ki toplum olarak bu tür işleri okumaktan çok keyif alıyoruz ama sadece okumakla kalıyoruz. Kimsenin bir şey yapmaya niyeti yok. Diyeceksiniz ki ne yapmak lazım? Hiç unutmuyorum, bundan yirmi yıla yakın bir süre önce Emniyet Müdürü bir arkadaşım anlatmıştı. Polis Evi’ne çok yakın bir yerde adamın birisi bir bayanla düşüp kalkarken, millet görsün diye de camlardaki perdeleri açıvermiş. Bunun üzerine Emniyet Müdürü polis gönderip adama perdeyi kapatması gerektiğini söyleyince, adam, burası benim özel mekânım, sizi ilgilendirmez deyip kapıyı kapatmış. Bunun üzerine Emniyet Müdürü deliye dönmüş ve yanındakilere, bari camını taşlayalım, demiş ama onu da yapamamış. Biz toplum olarak bu tür şeyleri sadece seyrederiz, azıcık sorumluluk alıp taşın altına elimizi koymaya sıra gelince anında ortadan kayboluruz.
     Geçenlerde bir arkadaşım aradı. Dedi ki, Vezir Hazretleri’nin dayısının oğlu varmış, tanır mısın O’nu? Tanırım dedim. Yahu, O’nun bir oğlu var, sürekli şu TSO’nun Şeytan yöneticilerinden birinin orada duruyor ve Vezir Hazretleri o Şeytan üzerinden O’na işler veriyor haberin var mı, deyince, O’na, günaydın, anca mı uyandın, Vezir Hazretleri yıllardır o dayıoğlunun yedi sülâlesine iş verir, bir kısmı başkalarının üzerinden iş yaparlar, bir kısmı hiç iş yapmadan Bankamatik’ten maaşlarını alırlar, bir kısmı ise hakkı ile iş yapıp paralarını alırlar. Örneğin Belediyenin park, bahçe işlerinin tüm çiçeklerini veren Halaoğlu, Çarşamba’da büyük bir arazi üzerinde bu işin yetiştiriciliğini yapar. Yetiştirdiği çiçekleri getirir, diker. Bu, hakkını alarak iş yapmaya çalışır. Ama dayıoğlu ve avânesi bedavadan geçinmenin derdindeler. Yalandan korumalık, yol, kaldırım, ihaleler, yapım işleri, başkalarının üzerinden ihale almak ve onlardan komisyon almak onların en çok sevdiği işlerdendir.
    Bir de bürokratların akrabaları, yandaşları, gizli ortakları var. Mesela bazı daire başkanları var ki villalarda otururlar. Akrabalarından iflas edenlere iş verip, onları zengin etmeye çalışırlar. İşlerinde başarılı olmayanlar anında Belediye’de işe alınır. Orada biraz palazlandıktan sonra tekrar dışarıya çıkıp, dışarıdan işleri alıp malı götürürler. Hatta bazıları villa dahi yapabilecek güçtedirler. Bu imtiyazlı akrabalar her yerde var ama yazıp çizmek çok fazla işe yaramıyor. Biz İl Özel İdaresi ile ilgili aylarca belgeli yazdık da ne oldu? Biz operasyon geçirdik, Kışlığımız, yazlığımız, iş yerimiz, araçlarımız arandı. Dünyanın sıkıntısını çektik. Diyeceksiniz ki pişman mısın, asla değilim. Biz işimizi yaptık, onlar da kendilerine ne yakışmış ise onu yaptılar.
        Bu ülkede adalet hakkı ile tecelli etmiş olsa ve kimse siyasetçilerin şerrinden korkmasa o kadar enteresan şeyler olur ki anlatamam. Herkes bir çok şeyin farkında ama sesini çıkaramıyor. Neden çıkaramıyor derseniz, bunu bir örnekle açıklayalım. Bugün Cemaat’e yapılan operasyonlarda, yok şu holdingde şu kadar para şöyle aklandı, yok bu holdingde bu kadar kara paranın kaynağı belli değil, diyenlerin, bundan iki yıl önce bunu deme şansları var mıydı? Adamı lime lime etmezler miydi? Demek ki adalet mekanizması dâhil, bu ülkede her şey siyasetin kontrolüne girmiş durumda. Dünkü bazı gazetelerde okudum. Neymiş efendim, PKK 2013 yılı öncesi hale getirilmiş. İnsan bunu söylerken biraz sıkılır kardeşim. İnsana sormazlar mı ki, 2013 yılından itibaren PKK onca hazırlık yaparken sizin istihbaratınız neredeydi demezler mi ? Demek ki siyasi mekanizma istemediği için bazı şeyler olmuyor ama isteyince iki ayda bin beş yüze yakın teröristi öldürüyor değil mi? O zaman herkes başını iki elinin arasına koyup düşünmeli, diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR