ANLAŞILDIĞIN KADARSIN…

Zaman zaman insanların yanlış anlaşıldıklarından yakındıklarını görmekteyiz. Neden yanlış anlaşılır ki insan ? Adam; anlattığı kadar değil, anlaşıldığı kadardır. “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” buyurmuyor mu Yüce Rabbimiz ?

Yanlış anlaşılanların durumu, Rabbımızın bu mesajına uygun düşmüyor. Bu kişiler, ya oldukları gibi görünmemişler, ya da göründükleri gibi olmamışlardır. Eğer bir insan, yanlış anlaşılmışsa, ya yanlış anlatmıştır, ya yanlış görünmüştür, ya kendini anlatamamıştır, ya da maksadı aşmıştır.

Her halükarda, yanlışlık, yanlış anlaşıldığını söyleyendedir. Bu durumda olan kimse bir özür bekliyorsa, özür dilemek kendisini anlatamadığı için yine kendisine düşmektedir.

Eğer kişi, bilerek yanlış yapmış da, yanlış anlaşıldığını söylüyorsa, bu defa yapılan yanlışlık özür dilemekle de telafi edilemez, bedelinin ödenmesi gerekecektir.

Suçlunun hakim karşısındaki iyi hali, canını yaktığı kimsenin acısını hafifletmez. Onun yanlış yaptığını kabul etmesi veya yaptığının yanlış anlaşıldığını söyleyerek pişmanlık duyması, yaptığı suçu ortadan kaldırmaz.

Hakim karşısındaki iyi hal veya hakem karşısındaki makul savunma hafifletici sebep olarak görülür. Hataen yapılmış fiillerle, sehven söylenmiş sözler, özürle veya iyi hal gösterme sonucu, mağdur tarafından affedilebilir. Ama, yanlış anlaşılma iddiası, işlenen fiillere siper yapılamaz. Mağdurun rızası dışında hafifletme de kabul edilemez.

Sürekli yanlış yapanlar, affedilmenin iyi hal göstermeden geçtiğini bildiklerinde, yanlış yapmayı meslek haline getirdikleri gibi iyi hal göstermeyi de başarabilirler. Bu gibiler toplum nezdinde itibar görmezler, bir süre sonra tecrit edilirler, fakat bu durum mağdurun acısını ortadan kaldırmaz.

Alaycı tavır ve tutum içinde olanların, genellikle kendilerini, yanlış anlaşıldıkları söylemiyle savundukları görülür. Aslında, onların sözleri, tavırları, davranışları, yaklaşımları alaycıdır. Bu, onlarda bir duruş haline gelmiştir. Böyleleriyle iki veya üç defa karşılaşan kimseler bunu hemen fark ederler.

Allah c.c. alay etmeyi yasaklamış, bunu, kardeşlik hukukunu zedeleyen en büyük engel olarak ifade buyuruştur. İnananların kardeş olduğunu ilan eden İslam dini, alaycı insanların kardeşlik toplumunun oluşmasında parazit oldukları gereceğini de ortaya koymuştur.

Kur’ani hakikatlerden yoksun ve bu hakikatlerin hilafına hayat tarzı belirleyenler, “Kur’ani Cahil”dirler. Yüce Allah, “Eğer onlar size sataşırsa, selam deyin geçin” buyurarak, onlara karşı kişisel ve toplumsal tavrı tarif etmiştir.

Ahenkli ve edepli bir toplum; edepli insanlarla oluşturulur. Emin ve güvenilen insanlar hata yapsalar bile onların hatası makul kabul edilir. Mahcubiyetleri, hatalarını örtecek kızarıklıktadır. Yanlış anlaşıldıklarını söyleyenlerin gülücükleri de hatalarını ortaya çıkaracak netliktedir. Kişi, anlaşıldığı kadar adamdır, kabul gördüğü kadar insandır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR