BİN YIL SONRA....

Bin yıllık bir zamandan sonra,13 Şubat 2016 Cumartesi günü dünya bir ilk gördü.

Yüzyıllardır ayrı olan, Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus ve Rus Ortodoks Kilisesi lideri Patrik Kirill Küba'da bir araya geldi.

11. yüzyıldan beri ayrı olan iki kilisenin liderleri Papa Franciscus ve Patrik Kirill, 13 Şubat 2016, Cumartesi günü,  Küba'nın başkenti Havana'da Jose Marti Uluslararası Havaalanı’nda buluştu.

Patrik Kirill, Papa'ya "Sevgili kardeşim, seni karşılamaktan dolayı çok mutluyum" derken, Papa Franciscus, "En sonunda bir araya geldik" karşılığını verdi.

Papa Franciscus ve Patrik Kirill toplantının sonunda ortak bir deklarasyona imza attı.

Ortodoks ve Katolik kiliselerinin liderleri, 11. yüzyılda kiliselerin ayrılmasının ardından ilk kez görüştü.

Bin yıldır yanyana gel(e)meyen, 10 asırdır birbirleriyle buluş(a)mayan, aynı dinin iki ayrı dini düşünce sistem liderlerinin bir araya gelip, kucaklaşması tarihe not olarak düşüldü. 

Bu buluşmanın, Hıristiyan düşüncesi açısından bir milad olarak kabul gördüğü kanaatindeyiz. 

İki ayrı ekolün kucaklaşması, genel insani değerler açısından alkışlanacak bir durumdur. Müslümanlar olarak, insanların kucaklaşmasından rahatsızlık duymayız. 

Ancak, dünyanın içinden geçtiği süreç, müslümünlar arasındaki problemler ve dağınıklık, İslam çoğrafyasındaki problemler ve iç savaşlar dikkate alındığında, bu buluşma bir başka mesaj ihtiva eder ve ayrı bir öneme haizdir. 

Yaklaşık 7 milyar dünya nüfusunun içinde, yine yaklaşık 2 milyar nüfusa sahip, en güçlü blok müslümanlardır. Müslümanların %80 i Ehli Sünnet düşüncesi etrafında şekillenmiştir. 

Bu tespite göre, dünyada birbiriyle aynı düşünen ve örfi değerler dışında birbiriyle aynı tarzda inanç sistemi üzere yaşayan bir buçuk milyar müslüman var. 

Son üç beş yıldır, özellikle de son bir yıldır Ehli Sünnet merkezli düşünce sistemine sahip müslümanların ciddi şekilde birbirleriyle kucaklaşıp, işbirliği yapma teyebbüsünde bulundukları görülmektedir. 

Dünyanın idaresini elinde bulunduran ve İslam çoğrafyası üzerinde bile şekillendirme hakkını kendinde görüp, buna dönük faaliyetler yürüten dünya egemenleri, ehli sünnet merkezli beraberliklerden rahatsızlık duymuş olmalılar ki, yeni arayışlara girdiler. 

Söz konusu Papa buluşmalarının da, bu endişe ve hesabın bir sonucu olduğu kanaatini taşımaktayız.  

Batı medeniyetinin yükselen ve kabül gören değerlerinin kaynağı, esasen  İslâm medeniyetinin asli değerleridir. 

Bin yıldır birbiriyle küs olan, Protestan ve Katolik çatı, bin yıldan sonra kucaklaştığına göre, bundan bir sonuç çıkarmamız gerekecektir. 
Dünyayı yönlendiren farklı iki güç dengesinin arka fikir planının da oturduğu zemin olan bu çatı, birbirine olan düşmanlığını bitirdiğine göre, net ve kesin bir düşman tespitinde birleştiler.  O da din olarak İslâm, toplum olarak Müslüman, coğrafi olarak Ortadoğu bölgesidir diye düşünmekteyiz. 

Bu ortak buluşmaya karşı, iki milyara yakın nüfusa sahip Müslümanlar da kucaklaşmalıdır. Batı değerleri etrafında değil, İslâm medeniyeti çatısı altında ve birbiriyle buluşmalıdır. 

Bunu, güncel bir gündem üzerinden değerlendirmek gerekirse, "Sevgi"; İslamî bir değerdir ama "14 şubat Sevgililer Günü" batı kaynaklı olarak ilan edilmiş bir gündür. 

Madem ki, bu günü ihdas edenler, güne anlam katan "Sevgi" değerinin sahibi olan medeniyete karşı birleşip, kucaklaştılar, öyleyse biz de; söz konusu bu günü kutlamadık, bundan sonra da kendi değerlerimizden doğmamış hiç bir faaliyetin peşinden koşmamalıyız. 

Belki çok basit gibi görünen bu örnek faaliyetten başlayarak, bugünden sonra kendi inanç değerlerimiz üzerinden faaliyetler geliştirmek ve ortak değerler üzerinden hareket ederek, kucaklaşmak günlük prensiplerimiz olmalıdır. 

Dünya, yeni bir "Haçlı Savaşı"na şahit olmaktadır. Genelde müslümanlara ama özelde de ülkemize dönük bu savaşı ülkemiz kazanacaktır, yaşamak için kazanmak zorundadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR