Çocuklarımız...
Çocuklar...
Bizim çocuklarımız...
İlgi bekliyen, sevgi bekliyen çocuklarımız...
Geleceğimizi emanet edeceğimiz değerli varlıklarımız...
Birkaç gün önce, akşam 18.00'den sonra Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünün önünden geçiyordum. Okullar dağılmış, öğrenciler neşe içinde evlerinin yolunu tutmuştu. Bunların arasından, 13 14 yaşlarında olduklarını tahmin ettiğim, üçlü bir gurup dikkatimi çekti. Çocuklardan birinin elinde sigara vardı. Önce kendisi bir nefes çekti sigarasından. Sonra eliyle arkadaşlarının ağzına götürerek onlara da birer nefes çektirdi. Çocukların sigara içmesini görmeye alışıktım. Ancak bu türlüsüne ilk defa şahit oluyordum. Uyuşturucu içer gibi çekiyorlardı sigarayı...
Bir dostum anlatmıştı. Bir süre önce, işyerinin önünden, arkasında sokak köpekleri ile geçen bir çocuk dikkatini çekmişti. Ertesi gün, çocuğu yine aynı durumda görünce, gayriihtiyari, takip etmiş. Çocuk, İller Bankasının arkasındaki geçitte kaldırımın kenarına oturarak, poşete boşalttığı ballyi koklamaya başlamış. Ardından da, kendisine yalvaran gözlerle bakan köpeklere koklatmış...
Suçlu kim, acaba? Çocuklar mı?
Sanmıyorum...
Birisi suçlu ayağa kalk diye bağırsa, tüm toplumun ayağa kalkması gerekir diye düşünüyorum. Suçlu, önce ailelerdir. Çocuğa gerekli ilgiyi ve sevgiyi göstermeyen aileler... Çocuğun önce sevgi ile, sonra oyunla, sonra da gıda ile doyması gerektiğini unutan aileler... Aç mı bıraktım, açık mı bıraktım diye kendilerini savunma ihtiyacı duyan aileler... Yanlış hatırlamıyorsam, Namık Kemal'e ait olan bir şiirde, "Mader ile peder oldu bahane / Sevk etti kaza beni cihane." diye bir beyt geçer. Ne yazık ki, ailelerin görevi çocuğu dünyaya getirmekle, beslemekle bitmiyor...
Ve okullar... Adı Milli Eğitim Bakanlığı olan bir bakanlığa bağlı, ancak, değil eğitimi, öğretimi bile doğru dürüst beceremiyen okullarımız... Onların hiç mi suçu yok bu durumun oluşmasında? Devletin ve toplumun bu olaylarda hiç mi katkısı olmadı? Aileden başlayıp okul, toplum ve devletle devam eden bir dizi sorumlu var, ancak sorumluluğu üstlenen yok. Tehlike her geçen gün büyüyor ancak, işin kötü tarafı, tehlikenin farkında olan da yok!..
Anayasamız, 2. maddesinde devletimizi sosyal hukuk devleti olarak tanımladıktan sonra 41. maddesinde ailenin korunmasını, 58. maddesinde de gençliğin korunmasını devlete görev olarak vermektedir. 58. maddenin ikinci fıkrası ise, Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır. hükmü ile de devletin görevlerine açıklık getirmektedir.
Okul önlerindeki tedbirler artırılmalı; yasalardaki, çocuklara sigara satışı ile ilgili hükümlere uymayanlar tespit edilip cezalandırılmalıdır. Okulların yakınlarındaki sigara ve içki satış yerlerine asla taviz verilmemelidir. Sigaranın açık alanlarda da içilmesine kısıtlamalar getirilmesi, özendiriciliğin önlenmesi bakımından faydalı olacaktır. Kimsesiz çocuklar için, yasaların öngördüğü koruma tedbirleri uygulanmalıdır. Çocuklarımızı irticadan(!) korumak için büyük çabalar gösterilirken bunlar da göz ardı edilmemelidir.
Zira, bu çocuklar bizim ve yarın çok geç olabilir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.