Emanet bilinciyle...
İnsanın, yaptığı iş ve işlemlerinden dolayı hesap vereceği düşüncesinde olmasıdır sorumluluk bilinci. İradesinde özgür olan insan İslam’a göre yaptıklarından ve yapmadıklarından sorumludur. İsra suresi 84.ayette Yüce Allah; “Herkes kendi haline uygun yolda hareket eder. Allah kimin en doğru yolda olduğunu bilir” buyurmuştur.
İnsanların yaptıklarından sorumlu olmaması halinde, Allah’ın koyduğu helal ve haramların bir anlamı olmayacaktır. İyi işler yapanlarla kötü işler yapanlar arasında fark bulunmayacaktır. Zilzal suresi 8.ayette Yüce Allah; “Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür” buyurmuştur. Allah c.c. insanlara iyi yolu da kötü yolu da bildirmiştir.
Kişi bunlardan hangisini seçeceğini kendisi tercih eder, bu tercihle sonuçlarından da sorumlu olduğunu kabul eder. Akıl sahibi olan insan, yaptığı tercih ile, takip ettiği yolun sorumluluğunun gereklerini hesap ederek yaşar. İnsanları hayvanlardan ayıran özellik akıllı olmalarıdır. Vahyin muhatabı akıldır ve akıllı insanlar da vahyin emirlerinden sorumludur.
Dünyadaki davranışlarından sorumlu olan insan, bu sorumluluğun karşılığı olan değerlendirmeyi ahirette görecektir. Hataların ve güzelliklerin dünyada da karşılığı görüleceği gibi, esas değerlendirme ahirette yapılacaktır. Buna inanan insan, dünyadaki tutum ve davranışlarını, eylem ve söylemlerini ahirette karşılaşacağı durumu da dikkate alarak yapacaktır. Ahirette, herkes kendi yaptığı ile karşılaşacak, Allahın bağışlaması dışında her hangi bir müdahale olamayacaktır.
İmtihan için yaratıldığı vahiyle bildirilen insanın dünya yaşamı kendisi için çok önemlidir. Başıboş ve sorumsuz yaratılmadığının farkında olması gereken insana bu sorumluluğu, inandığı dinin kuralları ve sahip olduğu akıl öğretmektedir. Dünyada yapılanın mutlaka ahirette karşılığı olacaktır. Bu nedenle de insan, dünyada kendisine Rabbı tarafından sunulan nimetlerin kadrini bilecek ve gerektirdiği sorumluluğu yerine getirecektir.
Öldüğü zaman amel defteri kapanan insanın, yaptığı dünyevi güzelliklere göre hakkında güzel amellerin karşılığı olan faziletlerle ilgili lütuflar devam edecektir. İnanlara faydalı hizmetler, evlatlar ve eserler bırakmışsa, hem ruhaniyeti yaşatılacak hem de amel defterine ilaveler olacaktır. Her kademedeki insanın, her imkandaki kişinin, her makamdaki kimsenin; sahip olduklarına göre sorumlulukları vardır. Kendisine emanet edilen koltuğunu, Allah tarafından lütfedilen imkanını, sahip olduğu dünyalıklarını; insanlığın hizmetine ve sahip olunanların ruhuna uygun olarak, Allah rızası için tasarruf etmeyen, vebali gerektiren bir tablo ile karşılaşılacaktır.
Peygamberimiz, her kademedeki insanın, kendi idaresi ve iradesi altında olanlarından sorumlu olduğunu bildirmiştir. Başkalarının yaptığından sorumlu olmayan insan, başkaları için yapmadıklarından sorumludur. Müslüman için zararsız olmak değil, faydalı olmak esastır. Başkalarının yanlış ve kötü işler yapmasına neden olmak da, kişiye vebal olarak döner. Tercih ederek birisine sorumluluk vermek de bir sorumluluk gerektirir. Kötü bir çığır açanla, kötülük yapılmasına neden olan da aynı veballe karşılaşacaktır.
İnsanın yaptığı işten kendisi fayda ve zarar göreceği gibi, birlikte yaşadığı diğer insanlar da bu eylemlerden etkilenecektir. Diğer insanların zarar görmesine neden olan her davranış kişiye menfaat sağlasa da vebali gerektirir. Müslüman yaptığı ve yapmadığı işlerin sonuçlarını mutlaka hesaba katarak hareket etmeli, yaptıklarından da yapmadıklarından da sorumlu olduğunu bilmelidir. Sorumluluk bilinci içerisinde olmak, Müslüman olmanın gereğidir.
Müslüman; akil-baliğ olduğu tarihten itibaren her şeye emanet bilinciyle yaklaşmak durumundadır. Ruh ve beden birlikteliğinden oluşan insanın sahip olduğu her şey; kendisine emanettir. Emanete ihanet; münafıklık işaretidir. Diğer insanları ilgilendiren tasarruflar, ayrı bir hassasiyet konusudur. En önemli emanet; kişisel irade sonucunda diğer insanlara da yansıyacak olan kararlardır. Bu kararlar; emanet bilinciyle verilmelidir.
Hayatı şekillendirmede belirleyici olan; vahiy ve muhatabı olan akıldır. Vahyi akılsızca anlamaya çalışmak ihanetin en büyüğüdür. Aklını kullanmayanların başlarına pislik yağar, vahyi görmeyenler ise lağım çukuruna düşer. Emanetler ancak; vahyi okuyarak, aklı kullanarak korunabilir. Emanet bilinciyle yaşamak da; budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.