FİTNE VE FESAT...

İslam ahlakında ve toplum düzeninde, fitne ve fesat kavramları büyük önem arz etmektedir. Her iki kavram da toplumun huzurunu bozan, bireyler arasında nifak ve çatışmayı körükleyen unsurlar olarak tanımlanır. İslam terminolojisinde fitne, genellikle insanları sapkınlığa sevk eden, toplum içinde karışıklık çıkaran davranışlar olarak anlaşılır. "Fesat" ise bozgunculuk, yıkıcılık ve düzeni bozma anlamlarına gelir. İslam, fitne ve fesadı insanları Allah'ın emirlerinden uzaklaştıran ve toplumun yapısını bozan en büyük tehlikelerden biri olarak kabul eder.
Fitne ve fesat, toplumsal birliğin ve düzenin en büyük düşmanıdır. İnsanlar arasında kin, nefret, düşmanlık ve kıskançlık gibi duyguları körükleyerek sosyal yapıyı parçalar. İslam'da ümmetin birlik ve beraberliği üzerinde çok durulmuş, bu birlikteliğin korunmasının toplumsal barış için elzem olduğu vurgulanmıştır. Bakara suresi 217.ayette, fitne çıkaranlar hakkında şöyle buyrulmuştur; “Fitne, adam öldürmekten daha büyük bir günahtır.” Bu ayette fitnenin ne kadar tehlikeli olduğu açıkça belirtilmiş ve topluma verdiği zararın bir cinayet işlemekten bile daha büyük olabileceği ifade edilmiştir.
Fitne ve fesat, bireylerin imanlarına da zarar verir. İslam’da kardeşlik ve dayanışma esas olup, birbirini sevmek ve desteklemek önemlidir. Ancak fitne ortamında bu değerler yok olur ve bireyler arasında güvensizlik hâkim olur. İnsanlar, kendi menfaatleri için başkalarının haklarını ihlal etmekten çekinmez hale gelirler. Bu durum, manevi yozlaşmaya ve dini değerlerin göz ardı edilmesine yol açar.
Fitne sadece toplumu değil, en küçük sosyal yapı olan aileyi de doğrudan etkiler. Eşler arasına nifak tohumları ekildiğinde, aile birliği zedelenir. Ailedeki sevgi, saygı ve güven ortamı yok olur. İslam, aileyi toplumun çekirdeği olarak görür ve korunmasını emreder. Fitne ise bu çekirdeği kırarak, toplumun temelini zayıflatır.
Fesat ve fitne, toplumsal karışıklıklara sebep olduğu için ekonomik ve sosyal düzeni de bozar. İnsanlar arasında düşmanlık ve güvensizlik artar, işbirliği zorlaşır ve ticari ilişkiler zarar görür. Bu durum ekonomik istikrarsızlıklara ve fakirliğe yol açabilir. Aynı zamanda toplumun huzursuz olduğu ortamlarda adalet sağlanamaz ve sosyal eşitsizlikler derinleşir.
İslam'da fitne ve fesat kesin bir şekilde yasaklanmış ve Müslümanlar bu tür eylemlerden kaçınmaları için uyarılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v), fitneye karşı ümmetini sık sık uyarmış ve fitnenin din ve dünya düzeni için ne denli tehlikeli olduğunu vurgulamış ve şöyle buyurmuştur; “Fitne uykudadır, uyandırana Allah lanet etsin.” Bu hadiste fitne, uyuyan bir kötülük olarak tasvir edilmiştir. Onu uyandıran kişinin toplumda kaosa sebep olacağı ve büyük bir günaha gireceği ifade edilmiştir.
Kur’an’da ve hadislerde Müslümanların birbiriyle kardeş oldukları sıkça vurgulanır. Allah’ın emirlerine uyan Müslümanların, birbirleriyle dayanışma içinde olmaları, birbirlerini korumaları gerektiği belirtilir. Hucurat Suresi 10.ayette Yüce Allah; "Mü’minler ancak kardeştirler. O halde kardeşlerinizin arasını düzeltin” buyurmaktadır. Bu ayet, Müslümanlar arasında çıkabilecek fitnelere karşı çözümün ne olması gerektiğini açıkça ifade ederek, "Kardeşlik" anlayışını inşa etmektedir.
Fitnenin ortaya çıkışında genellikle adaletin ve doğruluğun ihmal edilmesi yatar. İslam, adaleti her durumda korumayı ve toplumda istikamet üzere olmayı emreder. Peygamber Efendimiz, adaletin olmadığı yerlerde fitnenin baş göstereceğine dikkat çekmiş, Müslümanların adalet üzere kalmalarını istemiştir.
Fitne ve fesat, İslam toplumlarında en tehlikeli manevi hastalıklardan biridir. Toplumun manevi değerlerini zayıflatır, insanlar arasında nifak ve düşmanlık tohumları eker, sosyal ve ekonomik düzeni bozar. İslam, bu tehlikelerden sakınmayı emretmiş ve Müslümanlara fitne karşısında birliğin, kardeşliğin, adaletin ve sabrın önemini hatırlatmıştır. Müslüman bireylerin ve toplumların fitneye karşı uyanık olmaları, barış ve adaletin tesisi için sürekli gayret göstermeleri, İslam’ın öngördüğü sağlıklı ve huzurlu bir toplumun inşası için elzemdir.
Siyasette, ticarette, idari sorumluluklarda topluma hizmet etmek esastır. Bu hizmet alanlarında fitne ve fesat oluşmaya başladığında kaos oluşacak, başarısızlık kaçınılmaz hâle gelecektir. Fitne ve fesat topyekun toplumsal bir hastalık haline geldiğinde iyi insan olmak için; bireysel ibadetlerle kişi kendisini koruma altına alacaktır. Peygamberimiz bu tavrı kendisiyle hicret etmek gibi diye tarif etmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR