İsraf
Bir önceki yazımda israf konusunu başlı başına bir başlık altında irdeleyip tartışacağımızı belirtmiştim. Verilen sözler vakit kaybetmeden yerine getirilmesi gerekir.
Bir önceki yazımda hatırlarsanız Araf Suresi 31. Ayet-i Kerime'sini paylaşmıştım. Ayet-i Celile'yi bir hatırlayalım. Allah Teâlâ; "Ey Âdem oğulları! Namaz kıldığınız, ibâdet ettiğiniz her yerde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez" buyurmaktadır. Burada emir kipiyle israf yasaklanmaktadır. Yani israf haram kılınmıştır.
sraf deyince hayatın bütün yönleri akla gelmelidir. Birilerinin zannettiği gibi israf sadece mal ve parayı gereğinden fazla harcama anlamına gelmiyor. Suyu boşa akıtılması nasıl israf ise zamanı boşa harcamak da en büyük israftır. Gereğinden fazla konuşmak da israf kategorisinde değerlendirilebilir.
İsrafın çok farklı türleri vardır. Bu israfların başında "Kamu İsrafı" gelmektedir "Devlet malı deniz, yemeyen domuz" diyerek devlet malını yemeği meşrulaştırmaya çalışan zihniyetler var. Bu sözü atasözü gibi satanlar da var. "Üzümü ye de bağını sorma" diyenler de hiç iyi niyetliler değildir.
Millet olarak "kamu malını" koruma noktasında duyarlı değiliz. Kamu binalarının elektrik ve su parasını devlet ödüyor diye bunların kullanımında hiç dikkat etmeyiz. Halbuki devletimizin malına kendi malımız gibi bakmalıyız. Bir kuruma müdür atandığımızda ilk işimiz makam koltuklarını değiştirmektir. Cadde ve sokakları belediyeler onarırken kısa vadeli ve çıkarcı plâna göre yapıyorlar. Birinin yaptığını öbürü beğenmiyor. "Yık bir daha yap" anlayışı mevcut. Halbuki uzun vadeli işler yapmalıyız.
İhaleler yapılırken araya çok adam konularak gereksiz yere cebini dolduranlar var. 50 bin liralık bir işi ustalar yapıyor. Fakat bu iş bir milyon liraya ihale ediliyor. 950 bin lirayı aracılar yiyor.
Tarlada domates 3 lira iken pazardaki tezgahlarda domates 20-25 lira. 7 kat fazla. Burada işin zahmetini çeken üreticidir. En büyük payı onlar almalılar. Gel gör ki düzen tersine çalışıyor. Böyle olunca da kamu malı adaletsiz bir şekilde dağıtılıyor. Kısa zamanda ve fazla emek sarf etmeden para kazananlar şatafatlı hayat yaşamaya başlarlar. O zaman da israfın zirvesi meydana geliyor. Bizim ülkemizde maalesef durum böyledir.
Kamuda israfın çok olmasının sebeplerinden birisi de; kişi başkasının parasını harcarken fiyat pek sormaz, malın da kalitesine bakar. Kendi cebinden birilerine bir şey yapmaya kalktığında ise, kaliteye değil paraya bakar. Durum böyle olunca kamu israfı ayyuka çıkar. Diğer yandan kamu israfını önleme adına yeterli denetim de yapılmamaktadır. Denetleyen de denetlenen de aynı zihniyetin yolcusu olunca pasta bölünmekten başka bir netice elde edilmiyor. Bildiğiniz gibi israf değince en çok akla ekmek israfı gelmektedir.
Dikkat çeker düşüncesiyle 2024 yılında ekmek israfı ile ilgili bir veriyi paylaşmak isterim. Türkiye'nin gıda israfı konusunda değerlendirmelerde bulunan Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) Mütevelli Heyeti Başkanı Halil Fatih Akgül, Türkiye'de her yıl yaklaşık 23 milyon ton gıdanın israf edildiğini söyledi. Gıda israfının büyük bir kısmını meyve ve sebzelerin oluştuğunu belirten Akgül, "Üretilen bu ürünlerin yaklaşık yüzde 35'i sofraya ulaşamadan kaybolmakta ya da çöpe gitmekte.
Üzerinde düşünmeye değer bir bilgi daha vermek isterim: Dünyada gıda israfı, son yıllarda kritik bir seviyeye ulaştı ve bu durum milyonlarca insanın gıda kriziyle karşı karşıya kalmasına neden oldu. Birleşmiş Milletler'in raporlarına göre, yıllık üretilen gıdanın yaklaşık üçte biri israf ediliyor. Bu, dünya genelinde 1,3 milyar ton yiyeceğin çöpe gitmesi anlamına geliyor. Gıda israfının bu kadar büyük bir boyuta ulaşmasının nedenleri arasında, üretim fazlası, lojistik sorunlar, ambalajlama hataları ve tüketici alışkanlıkları geliyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, dünya çapında bir kesim obeziteyle mücadele ederken 828 milyon insan ise açlıkla mücadele ediyor.
Uzmanlar, gıda israfını azaltmak için tüketici eğitimi sağlamayı ve yiyecekleri dönüştürmeyi öneriyor. Bu düşüncede herkesin sorumluluk alması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Emre Hastaoğlu, "Dünyada en çok ekmek israf eden 3. ülke haline gelmemizin en büyük nedeni bilinçsiz olmamız. Gıda israfını azaltmanın bir yolu da planlı ve bilinçli alışveriş yapmaktır. Bu listeyi yaparken de bütçemize uygun ihtiyacımız olan şeyleri ihtiyacımız kadar almamız gerekir." dedi.
Ekmek ve gıda israfının boyutları ne kadar çok olduğu bu açıklamalardan görünmektedir. Türkiye'de ekmek israfı konusunda dünyada ilk sıralarda yer alması düşündürücüdür. Bir zamanlar dünyada nüfus artışı korkunç boyutlara ulaşmıştır diye doğum kontrolü diye bir plân uygulamaya konulmuştu. Özellikle bu proje müslüman ülkelerde uygulanmıştı. Türkiye bu projeyle en sadık kalan ülke konumuna getirilmişti. Şu anda meyvelerini vermektedir. Bizim nüfusumuz artık artmıyor, azalıyor. Avrupa'nın gerisindeyiz. Mültecilerin ülkemizdeki nüfus artış oranı % 5 iken bizde % 1,5 seviyelerinde. Dünyada ortalama % 2'nin üzerinde. Altında olursa zaten nüfus azalıyor demektir. Açlık ve sefalet olur gerekçesiyle "doğum kontrolü projesi" maksatlı bir projedir.
Dünyadaki kaynaklar yüksek verimle değerlendirildiğinde, tasarrufa gidilip israfa son verildiğinde, bir de adil paylaşıldığı durumda değil 8 milyar insan 80 milyar insana bile yeter. Rabbimiz emriyle bir fiili yasakladıysa onda büyük hikmetler vardır. Tasarrufa yelkenler açılmalı, israfa elveda denilmeli...
Selâm ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.